Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kim Yazmışsa Eline Sağlık...

Ben dürüst, hiç kanuni suç işlememiş, vergisini muntazam ödeyen, trafik kuralları dâhil her türlü kanun ve kurala uyan bir vatandaşım. Bir şahsa hakaretim bile yoktur... Ama başkaları tecavüz ediyor, alkollü araba kullanıp sakat bırakıyor, insan öldürüyor, hırsızlık yapıyor v.s.. Ben onları vergimle hapishanede besliyorum ve çıktıklarında da mutlaka onlara iş veriyorum, ayrıca aramıza alıyorum ki tekrar tecavüz etsinler, sakat bıraksınlar, öldürsünler. Ben de düşünüyorum, aklediyorum ve sistemde yanlışlar buluyorum. Sivil Toplum Kuruluşlarıyla çalışıyorum, yazıyorum, oy veriyorum... Ama başkaları bölüyor, dağa çıkıyor, bomba atıyor, ağlamayana meme yok diye kırıyor, döküyor ve öldürmeye devam ediyor... Ben onların maaşını ödüyorum, liderlerini besliyorum ve kardeşlerimi öldürdüğü için affetmeye zorlanıyorum. Ben tek çocuk sahibiyim. Doğuramadığım için değil. Sevgimi, ilgimi, bilgimi ve maddi gücümü en iyi şekilde bu insana yatırıp, onu onlarca insana bedel, akıllı, manevi değerle...

KALK AYAĞA TÜRKOĞLU….

Bölücüler, liboşlar, dönek takımı sahte dindarlar… Kimisi tv lerde kimisi köşe yazılarında beyin yıkama terapisini hiç ara vermeden başarıyla yürütüyorlar... Bir çoğumuz bunları kaval dinler gibi dinlemekteyiz maalesef…   Onlar bizi birbirimize düşürmenin mutluluğu içerisinde ABD''ye yaranırken biz olan biteni anlamaktan aciz tüm değerlerimizin, üniter yapımızın, kırmızı çizgilerimizin tarumar edilişini seyretmekteyiz…   Allah ile kandırıp, manevi değerlere damardan girerek hemen her konuda farkında olmadan insanları uyutmaktalar… Böyle olunca da maşaların sahte yüzlerini, yani Emperyalizme hizmet eden yüzleri göremez çözümleyemez hale getirmekteler insanları…   Herkesin kabul gördüğü insan hakları demokrasi ve birazda din öğesi olunca söylemlerde araştırmasını bilmeyen insanlarımızda hap niyetine yutturulan söylemlerle, Türkiye’nin altını oymaya bilmeden de olsa destek olmakta ki üzüntü veren tarafı da budur… Bu gün neredeyse Türk’üm demenin suç sayılacağı bir süreçd...

HORMONSUZ OLSUN VARSIN DELİ OLSUN....

Hormonsuz bahçe domatesi yazısını görüp o manava doğru yönelmeyeniniz varmı aranızda..? Daha düne kadar az bir yeri çürük diye çöpe attığımız doğal tarla/bahçe domateslerini şimdi mumla arıyoruz ve doğal olana yöneliş artarak devam edeceğe benziyor bu gidişlede... Artacak diyorum; Çünkü; Sürekli olarak her şeyin ya sahtesi ile ya da hormonlusu ile yani içi boşuyla muhatap oluyoruz... Dışı süslü ama içi kof... Dışı süslülerden kaç der hazret-i mevlana... Dışını çok süsleyen içini harabe etmiştir. Çünkü büyük ihtimal bir taraftaki aşırılık diğer yerin çoraklaşmasına sebep oluyor demek ki, ya da bir tarafın eksikliği diğer tarafın daha da kuvvetlenmesine sebep... Her şeyin doğal olanına saf olanına öz olanına özlemim günden güne artmakta dolayısı ile bu satırları yazarken doğallıktan dem vurmak istedim, saf olma hali, neysen onu gösterme durumu, Mevlana’nın dediği gibi ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün durumu... Mesela, kibarlık gösterisi yapacağım derken yerlere kadar eğilen...

Kim Deli, Kim Akıllı, Kim Salaaak....

Arabanın lastiği tam tımarhanenin önünde patlar. Adam arabayı kenara zor yanaştırır. Sonraki işlem malum... Kriko, stepne, bijon anahtarı ve tekeri söker. Ama söktüğü 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, Bijonlar görünmüyor bile. Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker. Olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, seslenir; - Ula salaaak! Sen ne yapıyorsun orda öyle? - Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm. - Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar. Hepsi 3 bijonlu olsun. Seni, lastikçiye kadar idare eder. Adam hemen denileni yapar. Ve akıl hastanesindeki deliye seslenir: - Senin ne işin var tımarhanede? Cevap müthiştir.... - Biz burada delilik'ten yatıyoruz kardeşim, salaklık'tan değil...!   HAYAT ÇATLAK BARDAKTAKİ SUYA BENZER;SEN İÇSENDE BİTECEK İÇMESENDE.SEN HAYATI GÜZEL YAŞASANDA BİTECEK YAŞAMASANDA. Can dostum...

AZİZim sen kimsin NESİN?

 Gazeteciyi öldürene 22 sene verildi.  Münevver’in kafasını testereyle kesip, çöpe atana 24 sene... Henüz 13 yaşındaki N.Ç.’ye tecavüz eden sapıklara iyi hal’lerinden ötürü 4 sene yeterli bulundu. (Cezayı onaylayan yargıtay 14. dairenin 11 üyesinin 8 üyesi AKP tarafından atanmış.) İnsanları boğup oturma odasına gömenleri (hizbullah) serbest bıraktılar. İnsanları otelde diri diri yakanları zaten yakalamıyorlar. Rüşvetten tutuklu sanığı tahliye etmek için rüşvet isteyen savcı, alt tarafı 2 ay meslekten uzaklaştırıldı. 13 milyon liralık Hazine arazisini, avanta alıp 4 bin liraya tescil eden hâkim ise, 2 ay 15 gün uzaklaştırmayla kurtuldu. Deniz fenirini zaten biliyoruz. 8 kişiyi 49 dakikada katarakt ameliyatı yapıp, hepsini kör eden doktor, başka şehre tayin edilirken... Katarakt ameliyatı olması gereken kadının rahmini alan doktora hepi topu 3 ay hapis isteniyor. Kuvözdeki bebeler öldü, klimadan, üniversiteliler rahmetli oldu, kombiden, uçak düştü, radardan, sürat yaptırıl...

CÖMERTLİK.....

                Sevgili dostlar bu gün sizlere okuduğum zaman çok etkilendiğim  bir dostumun (can dostum) mail yoluyla bana gönderdiği ve çok etkilendiğim bir hikayeyi ya da yaşanmışlığı aktarmak istedim.        HZ.ALI'NIN ağabeyi Cafer b. Ebu Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti. Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü. Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu: "Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?" Köle sıkılarak cevap verdi: "Işte bu üç parça ekmek." "...

Ahhh Veli Dayı Ahhhhh...

Resim

Bayrakları Bayrak Yapan Üstündeki Kandır...

Sevgili dostlar bugün sizlere yaşanmış, gerçek bir olayı noktasına virgülüne dokunmadan aktaracağım. Sayın Dr. Ömer Musolu 85 yaşındadır ve halen İstanbul Moda'da oturmaktadır. 1957 yılında İstanbul Tip Fakültesi’nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD`ye gitmiştim. Görev yaptığım hastane de başımdan geçen ilginç bir hadiseyi şöyledir: Amerika`ya gittiğim ilk yıllar... New York’ta Medikal Center Hospital`da görev almıştım. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum takmak, elektrokardiyografi çekmek gibi isler... Yeni gelmiş doktorlar hemen doğrudan hasta muayenesine, tedavisine verilmiyor. Diğer zamanlarda da laboratuvarda çalışıyorum. Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam, tahminen yetmiş beş yaşlarında 'kan vereceğim kolunuzu açar mısınız? ‘dedim. Adamcağız kanserdi ve ayni zamanda kansızdı. Kolunu açtım, Baktım pazusunda Türk bayrağı dövmesi var. Çok ilgimi çekti, kendisine sormadan edemedim: 'Siz Türk müsünüz?' Kaslarını yukarıya kaldırarak ...

KIZILDERİLİDEN TEK KELİMELİK HAYAT DERSİ...

Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri kabilenin gençleriyle hayat, aşk ve evlilik üzerine konuşurken şunları söylüyor: - İçimizde iki kurt var ve bunların arasında da korkunç bir savaş, - Kurtlardan biri korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibiri, kendine acımayı, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, üstünlük taslamayı ve benciliği temsil ediyor; - Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu, paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçak gönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı. Dinleyenlerden biri soruyor; - Peki, hangi kurt kazanacak? Yaşlı adam kısaca cevap veriyor: - Beslediğiniz... “Evet hangisini beslerseniz o büyüyecektir.”

Üç inek yapmak!!!

Üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen çipurayı çiftlikte yetiştirmeyi başaran Türkiye, dünyanın en güzel meralarına sahipken, ineği de taaa Uruguay'dan getirmeyi başardı. Yeterli ineğimiz yok çünkü. Koyun sayımız iyi. Öküz de getireceklerdi aslında. Şöyle bi baktılar etrafa... Eee, yeteri kadar var. Var ama, hayvan başka şey... Hayvancılık başka şey maalesef. Bu Uruguay'dan ilk önce Lugano gelmişti bize. Bonservisi 6.5 milyon Euro'ydu, 4 yılda ödenen para 14.5 milyon Euro... Uruguay ineklerinin tanesi, 1.800 Euro... 8 bin tane gelecek, onlar da 14.5 milyon Euro... Hadi diyelim, inek yetiştiremiyoruz... Bi tane Lugano yetiştirip Uruguay'a göndermeyi becerebilseydik, inekler bedavaya gelecekti yani... O nedenle, Lugano'nun kaptanı olduğu Uruguay milli takımı Dünya Kupası'na katılıyor... Biz ise Uruguay ineklerinden mangal yapıp, Kupa'yı televizyondan seyrediyoruz anca. Top çevirmeyi bırakıp, k...

Kasımpatı.....

Kasım 2006 Dersim'de yaşananlara “soykırım” diyen Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu kuruldu. Kasım 2007 Almanya'da Dersim Konferansı düzenlendi. Dersim “soykırım”ını anma günü tespit edildi. Kasım 2008 Avrupa Parlamentosu'nda Dersim “soykırım”ı toplantısı düzenlendi. DTP milletvekilleriyle beraber, Bremen mızıkacıları da oradaydı... Bremen Üniversitesi'nden Profesör Ronald Mönch denilen arkadaş “Mustafa Kemal yaşasaydı, bugün savaş suçlusu olarak yargılanırdı” dedi. Kasım 2009 Avrupa Parlamentosu'nda gene Dersim “soykırım”ı toplantısı düzenlendi. Yahudi soykırımından farkı olmadığı, Ermeni soykırımıyla aynı olduğu belirtildi. “Tarihle yüzleşme” sloganı ilk kez orada ortaya atıldı. Hatta Atatürk'ün emriyle Atatürk'ün kızı tarafından “soykırım” yapıldı, “Kemalizm'le yüzleşilmeli” denildi. Seyid Rıza için anıt mezar istendi. Kasım 2009 Kemal Kılıçdaroğlu, Dersim isyanıyla PKK arasında benzerlik kuran CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'i d...

Özür Listesi..

Bugün sizlere köşe yazarı Murat BARDAKÇI’nın tarihçi dostlarından aldığı bir metni aktaracağım. Bugün bu köşeyi tarihçi dostlarımdan birinin göndermiş olduğu bir metne, bir 'özür listesine' ayırıyorum. * İlk Türk devletini kurmuş oldukları için Asya Hunları adına bütün insanlıktan, * Roma'da ayağına kadar getirtip merhamet dilendirdiği için Hun İmparatoru Atilla adına Papa'dan, * Malazgirt'te yendiği için Selçuklu İmparatoru Alparslan adına Bizans İmparatoru Romen Diyojen'den * Anadolu'yu Türkiye yaptığımız için Hititlerden, Friglerden, Lidyalılardan, Romalılardan ve Bizanslılardan * Anadolu'ya yerleşmemizden sonra Haçlı Seferleri'ni başlatan ve çehresinin bindiği eşeğin suratına benzemesi ile meşhur olan papaz Piyer Lermit'ten ve Lermit'in şahsında bütün Haçlı askerlerinden FATİH SULTAN MEHMED ADINA BİZANS'TAN * Fatih Sultan Mehmed adına Bizanslılardan, Rumlardan ve özellikle de Bizans'ın son imparatoru Konstantin Pale...

Güne Dair..

Okulun ilk gününde 5 nci sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini ayni derecede sevdiğini söyledi. Ancak, bu imkânsız idi, çünkü ön sırada, oturduğu yerde bir yana kaykılmış, ismi Teddy Stoddard olan küçük bir oğlan vardı. Bayan Thompson bir yıl önce Teddy´yi izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak, Teddy tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, Bayan Thompson onun kâğıtlarını büyük kırmızı bir kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (X) yapmaktan ve kâğıdının üstüne büyük "F" (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu. Bayan Thompson´un okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu ve Teddy´nin kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı. Teddy´nin birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı, "Teddy gülmeye hazır parlak bir çoc...

Bugün Ofisten Ayrıldığınızda.....

Resim
Profesör elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı. Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu: “ Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?” '50gm!' .... '100gm!' .....'125gm' .. diye öğrenciler yanıtladı . “ Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem ,” dedi profe sö r, “ ama , benim sorum şu ki : Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu ?” ‘ Hiçbir şey ' ….. diye yanıtladı öğrenciler Tamam peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu ?' diye sordu profesör bu kez… Kolunuz ağrımaya başlardı efendim ' diye öğrencilerden biri yanıtladı “ Haklısın , peki şimdi ben 1 gün boyunca tutsam ne olurdu ?” “ Kolunuz iyice ağrır , kas spazmı & batar vs gibi sorunlar yaşardınız ve hastaneye gitmek zorunda kalırdınız !” ….. tüm öğrenciler çeşitli yorumlar yaptı ve gülüştüler “ Peki o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi ?” Öğrenciler bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar...