Kayıtlar

Aralık, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kim Yazmışsa Eline Sağlık...

Ben dürüst, hiç kanuni suç işlememiş, vergisini muntazam ödeyen, trafik kuralları dâhil her türlü kanun ve kurala uyan bir vatandaşım. Bir şahsa hakaretim bile yoktur... Ama başkaları tecavüz ediyor, alkollü araba kullanıp sakat bırakıyor, insan öldürüyor, hırsızlık yapıyor v.s.. Ben onları vergimle hapishanede besliyorum ve çıktıklarında da mutlaka onlara iş veriyorum, ayrıca aramıza alıyorum ki tekrar tecavüz etsinler, sakat bıraksınlar, öldürsünler. Ben de düşünüyorum, aklediyorum ve sistemde yanlışlar buluyorum. Sivil Toplum Kuruluşlarıyla çalışıyorum, yazıyorum, oy veriyorum... Ama başkaları bölüyor, dağa çıkıyor, bomba atıyor, ağlamayana meme yok diye kırıyor, döküyor ve öldürmeye devam ediyor... Ben onların maaşını ödüyorum, liderlerini besliyorum ve kardeşlerimi öldürdüğü için affetmeye zorlanıyorum. Ben tek çocuk sahibiyim. Doğuramadığım için değil. Sevgimi, ilgimi, bilgimi ve maddi gücümü en iyi şekilde bu insana yatırıp, onu onlarca insana bedel, akıllı, manevi değerle...

KALK AYAĞA TÜRKOĞLU….

Bölücüler, liboşlar, dönek takımı sahte dindarlar… Kimisi tv lerde kimisi köşe yazılarında beyin yıkama terapisini hiç ara vermeden başarıyla yürütüyorlar... Bir çoğumuz bunları kaval dinler gibi dinlemekteyiz maalesef…   Onlar bizi birbirimize düşürmenin mutluluğu içerisinde ABD''ye yaranırken biz olan biteni anlamaktan aciz tüm değerlerimizin, üniter yapımızın, kırmızı çizgilerimizin tarumar edilişini seyretmekteyiz…   Allah ile kandırıp, manevi değerlere damardan girerek hemen her konuda farkında olmadan insanları uyutmaktalar… Böyle olunca da maşaların sahte yüzlerini, yani Emperyalizme hizmet eden yüzleri göremez çözümleyemez hale getirmekteler insanları…   Herkesin kabul gördüğü insan hakları demokrasi ve birazda din öğesi olunca söylemlerde araştırmasını bilmeyen insanlarımızda hap niyetine yutturulan söylemlerle, Türkiye’nin altını oymaya bilmeden de olsa destek olmakta ki üzüntü veren tarafı da budur… Bu gün neredeyse Türk’üm demenin suç sayılacağı bir süreçd...

HORMONSUZ OLSUN VARSIN DELİ OLSUN....

Hormonsuz bahçe domatesi yazısını görüp o manava doğru yönelmeyeniniz varmı aranızda..? Daha düne kadar az bir yeri çürük diye çöpe attığımız doğal tarla/bahçe domateslerini şimdi mumla arıyoruz ve doğal olana yöneliş artarak devam edeceğe benziyor bu gidişlede... Artacak diyorum; Çünkü; Sürekli olarak her şeyin ya sahtesi ile ya da hormonlusu ile yani içi boşuyla muhatap oluyoruz... Dışı süslü ama içi kof... Dışı süslülerden kaç der hazret-i mevlana... Dışını çok süsleyen içini harabe etmiştir. Çünkü büyük ihtimal bir taraftaki aşırılık diğer yerin çoraklaşmasına sebep oluyor demek ki, ya da bir tarafın eksikliği diğer tarafın daha da kuvvetlenmesine sebep... Her şeyin doğal olanına saf olanına öz olanına özlemim günden güne artmakta dolayısı ile bu satırları yazarken doğallıktan dem vurmak istedim, saf olma hali, neysen onu gösterme durumu, Mevlana’nın dediği gibi ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün durumu... Mesela, kibarlık gösterisi yapacağım derken yerlere kadar eğilen...

Kim Deli, Kim Akıllı, Kim Salaaak....

Arabanın lastiği tam tımarhanenin önünde patlar. Adam arabayı kenara zor yanaştırır. Sonraki işlem malum... Kriko, stepne, bijon anahtarı ve tekeri söker. Ama söktüğü 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, Bijonlar görünmüyor bile. Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker. Olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, seslenir; - Ula salaaak! Sen ne yapıyorsun orda öyle? - Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm. - Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar. Hepsi 3 bijonlu olsun. Seni, lastikçiye kadar idare eder. Adam hemen denileni yapar. Ve akıl hastanesindeki deliye seslenir: - Senin ne işin var tımarhanede? Cevap müthiştir.... - Biz burada delilik'ten yatıyoruz kardeşim, salaklık'tan değil...!   HAYAT ÇATLAK BARDAKTAKİ SUYA BENZER;SEN İÇSENDE BİTECEK İÇMESENDE.SEN HAYATI GÜZEL YAŞASANDA BİTECEK YAŞAMASANDA. Can dostum...

AZİZim sen kimsin NESİN?

 Gazeteciyi öldürene 22 sene verildi.  Münevver’in kafasını testereyle kesip, çöpe atana 24 sene... Henüz 13 yaşındaki N.Ç.’ye tecavüz eden sapıklara iyi hal’lerinden ötürü 4 sene yeterli bulundu. (Cezayı onaylayan yargıtay 14. dairenin 11 üyesinin 8 üyesi AKP tarafından atanmış.) İnsanları boğup oturma odasına gömenleri (hizbullah) serbest bıraktılar. İnsanları otelde diri diri yakanları zaten yakalamıyorlar. Rüşvetten tutuklu sanığı tahliye etmek için rüşvet isteyen savcı, alt tarafı 2 ay meslekten uzaklaştırıldı. 13 milyon liralık Hazine arazisini, avanta alıp 4 bin liraya tescil eden hâkim ise, 2 ay 15 gün uzaklaştırmayla kurtuldu. Deniz fenirini zaten biliyoruz. 8 kişiyi 49 dakikada katarakt ameliyatı yapıp, hepsini kör eden doktor, başka şehre tayin edilirken... Katarakt ameliyatı olması gereken kadının rahmini alan doktora hepi topu 3 ay hapis isteniyor. Kuvözdeki bebeler öldü, klimadan, üniversiteliler rahmetli oldu, kombiden, uçak düştü, radardan, sürat yaptırıl...

CÖMERTLİK.....

                Sevgili dostlar bu gün sizlere okuduğum zaman çok etkilendiğim  bir dostumun (can dostum) mail yoluyla bana gönderdiği ve çok etkilendiğim bir hikayeyi ya da yaşanmışlığı aktarmak istedim.        HZ.ALI'NIN ağabeyi Cafer b. Ebu Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti. Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü. Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu: "Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?" Köle sıkılarak cevap verdi: "Işte bu üç parça ekmek." "...

Ahhh Veli Dayı Ahhhhh...

Resim