Kayıtlar

Mart, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sıkıyorsa Desinler....

310 Milyonluk Amerika Birleşik Devletleri nüfusunu oluşturan halklar; 1--Almanlar; 50 Milyon 2--İrlandalılar; 38-40 milyon (İrlanda nüfusundan fazla) 3--İngilizler; 30 Milyon 4--Meksikalı; 25-28 milyon 5--İskoçlar; 25 milyon İskoçya nufusundan fazla) 6--Amerikalı; 22 Milyon 7--İtalyanlar; 18 Milyon 8--Polonyalılar; 10 Milyon 9--Fransızlar; 10 milyon 10-Hollandalı; 6-8 Milyon 11-Norveçli; 5 Milyon (Norveç nüfusundan fazla) 12-Çinli; 4 Milyon 13-İsveçli; 4 Milyon 14-Filipinli; 3 Milyon 15-Rus; 3 Milyon 16-Hintli; 2.5-3 Milyon 17-Gallerli; 2 Milyon 18-Danimarkalı; 2 Milyon 19-Çek; 2 Milyon 20-Yunanlı; 2 Milyon 21-Koreli; 1.5 Milyon 22-Macar; 1.5 Milyon 23-Portekizli; 1.5 Milyon 24-Vietnamlı; 1-1.5 Milyon 25-Türk 300 bin 26-Ermeniler 500 bin kadar. *** 310 milyon ABD nüfusunun ancak 22 milyonu AMERİKALI, Bir Alman, Bir Fransız, Bir İtalyan anayasadan AMERİKAN lafını çıkarın desin hele... Ya da resmi dilin dışında devlet dairesine bir dilekçe versinler ... ****************...

Ben Onun Kim Olduğunu Biliyorum...

 Yaşlı bir adama sokakta yürürken bisikletli çarpmış ve hafif yaralanmış. Etraftakiler hastaneye götürmüşler. Hemşireler, röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı adam huzursuzlaşmış; "acelesi olduğunu, röntgen istemediğini" söylemiş. Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar. -"Eşim huzur evi ... ...nde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı. etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş. Hemşire; "Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz" diyince; Yaşlı adam üzgün bir ifade ile: "Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş. Hemşireler hayretle: "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?" diye sormuşlar. Adam cevaplamış:"Ama ben onun kim olduğunu biliyorum."        

Koca Reis...

Resim
Üşüyoruz be Reis... Ruhun Şad Olsun!..            

Ne Oldu Bize !!..

Bir kız gördüm sokakta başı kapalı nargile içiyor.. Sigarası elinde kendinden geçiyor.. Bacak bacak üstüne atmış, arsızca gülüyor... ... İNANÇ HAZRETİ FATIMA OLMAKTI NE OLDU BİZE... Çık sokağa başı örtmek şıklık ve gösteriş olmuş.. Parkta sevgilisi ile hayayı iffeti şeytana sunmuş, Bahane hazır hemen nefsine uymuş. İNANÇ HAZRETİ HATİCE OLMAKTI, NE OLDU BİZE... Kocaman topuz başında arsız hareketler cabası.. Yanındaki sevgilisi ama, sanki kırk yıllık kocası, Siyonistler veriyor sana dünya kupası. İNANÇ HAZRETİ AİŞE OLMAKTI, NE OLDU BİZE... Rektör başını aç demiş hemen açıyor, Farzdan taviz verip hemen kaçıyor, Dünya için ağlıyor sitem saçıyor.. İNANÇ HAZRETİ SÜMEYYE OLMAKTI, NE OLDU BİZE... Erkeği küpe takmış, modaymış yırtık pantolon.. Ona göre hayat eğlence gez toz herşey monoton. Camide gençleri göremez olduk,yaşlıya mı sadece son.. İNANÇ HAZRETİ EBU BEKİR OLMAKTI, NE OLDU BİZE... Adalet görülmez oldu caddede sokakta, Erkek zina yapınca olur hovarda. Aynı ...

Anneler ve Babalar...

Anne dışarıda alış-verişteydi. İki buçuk yaşındaki bebeğe babası göz kulak oluyordu. Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde 'çay seti' oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara sıra da bebeğinin kendisine -çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla- ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu. Derken anne eve geldi. Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesini istedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu. Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini seyretti. Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi: 'Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?' Sonuç-1: Anneler evlatlarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir. Sonuç-2: Babalar evlatlarına dair bir çok şeyi bilmez ama onları çok sever.      ...

Ben Olmayı Seçtim..!!!

Susmayı öğrendim çok konuşanlardan... Alçak gönüllü ... olmanın erdemini tattım çok bilmişlere inat... Gerçekten bilenlerin az konuştuğuna şahit oldum sessizce... Her yaşananın sadece bir deneyim olduğunu kavradım... Değmeyenlere çok anlam yüklemenin ruhuma verdiği zararı keşvettim... Kendim olmayı seçtim başkalarından alınmış parçalardan oluşmayı değil kendi hayatlarını YÖNETEMEYENLERİN diğer hayatlara müdahelelerine güldüm sadece!!... Kokuşmuş zihniyetlerin yalan gülümsemelerin içinde yer almaktansa uzaktan onlara seyirci kalıp İNSANLIĞIMI korumayı öğrendim.. Paranın gücüyle, etiketleriyle varolanların elindekileri kaybettiğinde çırılçıplak kalışlarını izledim... Varlığımı hakedenleri hayatıma dahil etmeyi' haketmeyenlere HOŞÇAKAL demeyi' Bu uzun yolda yürümeyi öğrendim.. Şuda Bir Gerçekki ''Kargalar Sürü İle KARTALLAR,Yalnız Uçar... Ve Kaybeden değil kaybedilen olduğuma bir kere daha şahit oldum bu SAHTE düzende!! .............................. ..................

İnsan Sevdiğine Götürdüğü Şeyi Sayarmı Hiç?

    "Bir gün bir derviş elinde tesbihi ile dağlarda gezerken, Bir kucak dolusu elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rastlamış… Bozkırın sıcağında yorgunluktan yüzü al al olan bu kıza “Nereye gidersin? ... Ne doldurdun kucağına?” Diye sormuş derviş. Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız: “Sevdiğim çalışıyor orada… Ona elma götürüyorum.” “Kaç tane” diye soru vermiş derviş. Kız şaşkın: “İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?” demiş.. Ve usulca koparıvermiş derviş elindeki tespihin ipini!     

Ders :))

ANKARA'DA,Sakallı, şalvarlı mollanın biri bir taksiye biner. Yerine yerleşince sürücüye, "radyoyu kapat. dinimizde müzik yasaktır. Peygamber döneminde Batı Müziği yoktu; tabiî radyo da  yoktu..." Sürücü kibarca radyoyu kapatır; arabadan iner; adamın kapısını açar... "inin" der. Sakallı sürücüye sorar: "Neden?" Sürücü yanıtlar: "Peygamberin döneminde taksi de yoktu; in aşağı ve bir deve bekle!"