Kayıtlar

Ağustos, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ben TÜRK'üm....

Ben Türk'üm; Mevsimlere, iklimlere sığmayan bir ırkın çocuğu, Damarlarında üç kıtanın ırmakları dolaşan. Ben Türk'üm; ... Kalbi ihlasın nuruyla yıkanmış, Alnında vatan sevdası ışıldayan. Ben Türk'üm; Alemlerin nurunun çok önceden işaret ettiği, Bir çağı kapatup diğerini açan. Ben Türk'üm; Anasını, sevdasını, yudunu bırakıp, Bir karış toprak için yaban ellerde yatan. Ben Türk'üm; Beşeriyyete örnek olmakla görevlendirilmiş, Asaletin yıldızlarını göğsüne şerefle takan. Ben Türk'üm; Medeniyetleri savaşla şereflendirip, Mağlubiyetle nişanlandıran. Ben Türk'üm; Bilge Kağan'ın, Kürşad'ın davasını bir gün olsun unutmadan, Yüreğinde taşıyan. Ben Türk'üm; Altını üstünü kurcalamadan kimliğinin, Türk olmanın gururunu yaşayan. Ben Türk'üm; Kırmadan onun bunun soyunu, Herkese yaşayacağı topraklar sunan. Ben Türk'üm; Onur sayıp bu millete mensup olmayı, Adını küçük pankartlarla ufaltmayan. Ben Türk'üm; Tanr...
Abarttık sadakatı.Fayda ve çıkar denizinde boğuldu itaatimiz. Delikanlılık şüpheye kurban verildi sayemizde… Bütün bir hayatı, ne söyleyeceğini bilenlerin çoğunlukta olduğunu varsayarak, ne söylenmemesi gerektiğini öğrenmek için harcadık. Böylece turp’un büyüğü her zaman torbada kaldı ve bir türlü anlaşılamadık… Sanki vazgeçilen istikballerin çetelesini tutan varmış gibi; almak yerine, hep vermeye formatlamıştık kendimizi. Vazgeçmişlik maksadı aşınca, feragatın yüceliğinde kaynadı gitti ferasetimiz… Abarttık sadakatı. “Ben bunlara ne verdim de, bana böylesine sadıklar? Bu işin işinde mutlaka bir başka hesap olsa gerektir” diye düşünülmesine çanak tuttuk belli ki. Hasletin kaynağının teşkilat ve aile terbiyesi olduğu algılısını şekillendiremedik. Fayda ve çıkar denizinde boğuldu itaatimiz. Delikanlılık şüpheye kurban verildi sayemizde… İsteyen herkes, bir rozet ve bir anahtarlıkla yarım saatte ülkücü olabilirken; ülkücülüğü öğrendiklerimiz bile, hala ülkücü olmaya çalıştıklarını söyledi...