Kayıtlar

Ocak, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kibritçi Kız...

Resim
Bir yılbaşı gecesiydi. Dondurucu, kavurucu bir soğuk vardı. Yoldan geçenler paltolarının yakasını kaldırmışlar, atkılarına bürünmüşler, hızlı hızlı yürüyorlardı. Kimi evine geç kalmış, acele ediyor, kimi bir eğlence yerine gidiyordu. Çocuklar koşuyorlar, birbirlerine kartopu atıyorlardı. Gecenin zevkini en çok onlar çıkarıyorlardı. Kahkahalarla gülüyorlar, sevinçle haykırıyorlardı. Yalnız bir çocuk vardı ki gelip geçenler onun farkında değillerdi. Ufak bir kız çocuğu. Başı açık, elbisesi yama içinde, yoksul bir kızcağız. Bir kapının önüne büzülmüş, çıplak ayaklarını altına almıştı. Soğuktan morarmış tir tir titriyordu. Üzerinde oturduğu taş basamakta buz gibiydi. Yavrucağız da sanki donmuş, bir buz parçası kesilmişti. Geniş bir mukavva kutunun içine sıralanmış kibrit kutularına bakarken gözleri yaşarıyordu. Evet, bu bir kibritçi kızdı. O gün bir tek kutu kibrit bile satamamıştı. Satsa, bir kaç kuruş para kazansa, kalkıp evine gider, annesiyle birlikte hiç olmazsa bir kase sıcak ...

Unuttun mu yoksa kim olduğunu...

Resim
Ey Türk milleti, düşün ve kendine dön..! Niçin Yanılıyorsun..?   Bütün bunlar kendinden, kendi öz benliğinden uzaklaşıp düşmana dönük yaşadığın için oldu... ( Bilge Kağan ) Hoşgörü, sevgi, merhamet hepsi bizde, insanlığın var olduğu günden bu güne mazluma dost zalime düşman olduk... Çağlar açıp, adımızı taşıdık şanlı tarihimize; Fakat bugün, gözlerin de kulaklarında yüreğinde beyninde bir rahatsızlık hâsıl olmuş ihanetin içindesin gerçeği görmüyor, duymuyor hissetmiyorsun… Unuttun mu yoksa kim olduğunu... Kaldır kafanı bir bak gökyüzüne, seni selamlayan şehitleri gör, çıkar kafanı deve kuşu misali gömdüğün o topraktan, bastığın yerlerde ayağının altında binlerce kefensiz yatanı gör, böyle miskin miskin durma uyuma gaflete düşme aman sende deme, yeni bir destan yazdırmak isteyenlere rüştünü ispat et… Türkün töresi, Türkün gücü, Türkün sabrı, Türkün iradesi, Türkün sadakati nasıl olurmuş göster dünya âleme… Biz zor günde birlik olmayı her daim bildik... O yüzden Adını hatı...

HABİB BABA.....

Habib Baba, 4. Murad devrinin gizli, kimsenin bilmediği Allah dostlarındandır. Yaşlıdır, fakirdir, gariptir. Fakat Rabbinin katında da âlemlere denk bir değerin sahibidir. Yaşlı Habib Baba, uzun bir kervan yolculuğunun sonunda Erzurum'dan İstanbul'a gelmiştir. Yolculuğunun tozunu, yorgunluğunu atmak için bir hamama gider... Niyeti, şöyle iyice bir keselenip, paklanmak... Bedenini de ruhuna denk kılmaktır. Fakat hamamcı Habib babayı içeri sokmak istemez. 'Bugün' der, 'Sultan Murad'ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz.' Habib baba üzülür... Rica, minnet eder, yalvarır... 'Ne olursun' der, 'kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım. Bu tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum. Bin bir dil döker. Hamamcı ehl-i insaftır... Dayanamaz... Kabul eder... Hamamın en sonundaki odayı göstererek... 'Baba şu odada hızla yıkanıp çık, parada istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar.' Habib baba...

Benim Bayrağım....

Resim
Benim iki bayrağım var Biri ana, birisi kız Benim iki bayrağım var İkisinin de bağrında Namusumdur ayla yıldız Biri damarlarımda kan Biri alnımda aktır Benim iki bayrağım var Birisi gönül yarası Biri tükenmeyen aşktır Biri yüreklerde sabır Biri yaştır kirpiklerde Benim iki bayrağım var Gölgesi üstüme düşer Biri Anamur’da gurup Biri Girne’de şafaktır Benim iki bayrağım var Biri yurdumun tapusu Biri kan bedeli, haktır. Biri dudaklarımda duam Biri gözlerde amindir Biri güneş gibi sıcak Biri ay gibi serindir. Rauf Denktaş Bozkurt Yüreklim Ruhun Şad Olsun... Mekanın Cennet Olsun.. Rahat Uyu....   

Yorum Yok... (İsteyen yapsın)

'Denizli'de araştırma yapmak için kamp kuran bir grup üniversite öğrencisi, kamp yakınına tüneyen bir Denizli horozunun sabahın erken saatlerinde yüksek sesle ötmesinden çok rahatsız olmuşlar... Sabahın köründe ortaya çıkan horoz, önce dikleniyor, sonra dakikalarca otuyormuş... Tabii ekipte ne uyku ne de huzur bırakmıyormuş.. Sonunda sabırlar tükenmiş... Susturmak için başlamışlar horozu kovalamaya.. Horoz önde.. Gençler pesinde... Mahalle arasına dalmışlar... Kovalamacayı gören, fakat bir anlam veremeyen yaşlı dede, seslenmiş: - Hey, evlatlar!.. Bu zavallı horozu niye ürkütüyorsunuz?... - Dede, sabahın köründe ötmeye başlıyor, kampı ayağa kaldırıyor. O yüzden başını keseceğiz!.. - Yazıktır evladım yapmayın!.. demiş ihtiyar, bırakın, ben onun sesini keserim, bir daha da rahatsız etmez sizi... Gençler bunun üzerine kovalamayı bırakmışlar. Ertesi sabah, hafif 'gak - guk' sesleri dışında horozdan kayda değer hiçbir ses çıkmadığını görünce de şaşırıp dedeye koşmuşlar: - Y...

Hindistan İneği…

Her milletin alışkanlığı farklı… Hindistan’da da ineğe tapıyorlar mesela… *   İnternette Kemal Rastgeldi çıkışlı bir slayt albümü çok dolanıyor; Hindistan’da ineğin konumunu anlatan çok güzel görüntüler var… İnek gitmiş turistik otelin resepsiyonuna oturmuş… Müdür sesini çıkaramıyor… Orada inek ne isterse yapabiliyor çünkü… Burnunu her şeye sokuyor… Görüntülerde; yolun ortasına çaprazlamasına yatmış, koca caddede trafiği durdurmuş, insanlar kalakalmışlar, yakınma var, herkes şikâyetçi… Ama kimse “kalk” diyemiyor ineğe… Zaten inek de “Ben kalkayım, ayıp oluyor” görüşünde değil… * Ne yaparsa “İyi yaptı” diyorlar… Adamların mutfağına giriyor, çorbaları deviriyor, yolun üzerine yatıyor, dükkânı dağıtıyor, okula dalıyor…   Ama kimse bir şey söyleyemiyor… Kimisi inancından dolayı… Kalanlar da korkularından zaten… Bir nevi “ineğin dokunulmazlığı” var… * Tersine “Ne kadar iyi yaptı bu inek” diyorlar… “Geldi, yolumuzun ort...
Resim

Kim Demiş...

Resim
Kim demiş ki benim için bu beldede âti yok,   Kim demiş ki bu toprakta Türk oğlunun hakkı yok...   Bu diyarlar sizin için etmez diyen cahil kim?   Haykırırım cevap versin bizi fazla gören kim? Ey Türkoğlu bu beldede senin için her şey var,   Bu toprağın her adımı senden bir parça saklar.   Türk kanıyla kızıl güller veriyorken bu diyar,   Ümit yoktur bu beldede Türk’e diye kim demiş?   Bu topraklar senin için yeşerirken burada,   Ataların destanları inilderken sularda,   Kim demiş ki yabancısın ey Türkoğlu bu yurtta.   Bu toprakta emeğin yok, çekil burdan kim demiş?   Ey asîl Türk, bu sözleri söyleyecek herkesin,   Demir gibi yumruğunu vur başına inlesin   Bu toprakta atan kalpler nerden gelmiş dinlesin,   Türk’e yer yok bu diyarda, çıksın, gitsin, kim demiş? Rauf Raif Denktaş   

Çünkü Hepsi Biliyor...

Asalet sıradandı, herkeste vardı. Zor okunan kitapları bile kolayca okurdu gençler. Kızların etekleri kısaydı, erkeklerin saçı uzun, ne fark eder. Kadının ruhuna bakılırdı, erkeğin kafasının içine. *** Ölüme kafa tutardı gençler, kimseyi lafa tutmazdı. Destansı öyküsü vardı her birinin. Gözaltına alındılar ama el üstünde gittiler mahşere. Herkes bir düşüncenin peşine takıldı. Oy karşılığı buzdolabının, bir torba kömürün peşine takılmadılar ya! *** İşçilerin adam yerine kondukları yıllar. Öğretmenlerin hayata katıldıkları mevsimler. İnsanlar aşk yumağı. Bedenler yere serilse de, ruhlar ayakta. Varsın gaz ve yağ kuyrukları olsun. Şimdiki gibi şerefsizlik kuyrukları yoktu ya... *** Mahalleler masumiyet beldesi. Camilerde siyasetin zerresi mevcut değil. Şarkıcılar parmakla gösterilirdi, her mahallede bir tiyatro. Futbolcular bile adam gibiydi. Radyonun başında dönerdi dünya. Bir televizyonumuz vardı, varsın sansürü olsun. Şimdiki televizyonlar gibi, zehir kutusu d...

Nurlar İçinde Yatın...

Resim
DÜNYA TÜRKLÜĞÜ BAŞ EĞMEYEN, DİZ ÇÖKMEYEN, BOYUN BÜKMEYEN CESARET VE BASİRET TİMSALİ BÜYÜK BİR LİDERİNİ DAHA KAYBETTİ... TÜRK DÜNYASININ BAŞI SAĞOLSUN... KABRİ NUR, MEKANI CENNET OLSUN... Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan! Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan? Mefkuresinden başka her varlığı unutan, Kahramanlar gibi sen ebedi kalmalısın... TARİH DE SİZİ SELAMLIYOR... KABRİNİZ NUR, MEKANINIZ CENNET OLSUN....

Ulan Pzvnklr..))

Adamın biri elinde büyük bir bıçakla camiye dalıp sormuş *" Aranızda Müslüman olan var mı ?"* diye.. Korkudan kimse bişey diyememiş, birazdan yaşlı bir adam ayağa kalkıp *" B.. Ben Müslümanım.."* demiş Bıçaklı adamla yaşlı adam camiden çıkmışlar, adam dışarıdaki inek sürüsünü gösterip *" Amca, şunları kurban edicem de ben beceremem yardım eder misin ?"* diye sormuş.. Yaşlı adam epey bir hayvanı kestikten sonra *" Ben yoruldum evlat.. Başka birini bul''* deyip ayrılmış oradan.. Adam bu sefer kanlı bıçakla tekrar camiye girip yine sormuş *" Aranızda başka Müslüman var mı ? "* diye.. Az önceki adamı doğradığını düşünen cemaat çok korkmuş ve herkes aynı anda imama dönüp bakmış... *" Ulan pezevenkler.."* demiş imam, *" Şurda iki rekat namaz kıldırdık diye hemen Müslüman mı olduk?.."*

Bir Doktorun Fransa Anısı...

Oğlumun hastalığı nedeniyle Fransa’da bulunduğum bir sırada, hastane kantininde, aksanlı Türkçe konuşan dört kişiyle karşılaştım. Türk doktoru olduğumu öğrenince yanıma gelip, üst katlardan birisinde yatan babalarını görüp göremeyeceğimi sordular.   - Bir Türk doktordan hastalığını öğrenmek için can atıyor, Fransız doktorlara biz tercüme etsek bile inanmıyor dediler. Asansörde, babalarını görmek için çıkarken aralarından birisi; - Bize Kürtçe konuşturmadınız, o yüzden kaçtık, buralara geldik dedi, sertçe. - Siyasi sığınma hakkı istediniz ve verdiler, öyle mi? - Evet. - Siyasi sığınma hakkı için gerekçe olarak Kürtçe konuşturmuyorlar dediniz. - Evet. - Eh, o zaman yaşadınız. Artık Fransa’da aranızda Kürtçe konuşur, güzelce anlaşırsınız. Hatta eminim Fransız Milli Eğitim Bakanlığı'na bir de dilekçe vermişsinizdir ve onlar da size Kürtçe eğitim yapan okullar açacaklardır, öyle mi? - Hayır dilekçe vermedik! - Niye vermediniz? Fransız Millet Meclisi'ne girin. Orada Kürtçe konuşun. K...

Başlık Yok..

Resim
  19 Mayıs Yav bırak Mustafa abi yaa, sen mi kurtarıcan memleketi Allah aşkına! - Ama işgal zırhlıları... - Boşver şimdi sen işgal zırhlılarını filan... Gün gelir, memleketin malını mülkünü tapusuyla İngiliz’e satar bunlar. - Yok canım! - Yeminle söylüyorum, İngiliz vatandaşı bakan bile getirip koyarlarsa şaşma. - Ama ahval ve şerait... - Güzel abim yaranamazsın... Bak şimdi binicez bu dandik gemiye, taaa Samsun’a gidicez, savaş, boğuş, kendimizi paralayacağız, diyelim becerdik, devrim mevrim, anlata anlata dilinde tüy bitecek, sonra sen kahırdan ölücen, önce biraz ağlıycaklar, sonra gene "Son Osmanlı Padişahı" diye pankart açacaklar, mezarında dönücen. - Saltanat kalsın diyorsun yani... - Alışmadık kıçta don durmaz abi, egemenlik megemenlik vereceğine, iki çuval kömür ver, daha iyi... Aha buraya yazıyorum, açlıktan nefesleri kokarken padişahlarına saltanat uçakları alırlar, bu gemiyi de jilet yaparlar, söylemedi deme. - Efkârlandım be... - Yakma o cigarayı gö...

Babalar ahhh Babalar...

Bu Belki Son Günündür.. Adam, telaşlı, öfkeli bir halde hanımına bağırıp, çağırıyordu. Babalarının sesini duyan iki çocuk ise yataklarından kalkıp salona gelmişti. Babalarının öfkesini görünce, korkmuş, sinmiş halde birer koltukta sessizce oturup kalmıştı. Adam, çocuklara, hanımın üzüntüsüne aldırmadan söylenip duruyordu; -Söyledim değil mi, söyledim. Bu gün toplantı olduğunu, açık mavi gömleği ütülemeni söyledim. “Kahverengi gömlekle gidiversen nolur!”muş. Bu gün sunum yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim, dinleyenlerin içi kararsın, bu da projeye verecekleri oyu etkilesin! Bunu mu istiyorsun? -Tamam bey, bitti işte. Adam açık mavi göleği hışımla aldı; -Bitti, tabi bitti ama ben geç kaldıktan sonra bitmiş neye yarar. Hanımı çocukların korkmuş yüzlerine baktıktan sonra, yine eşini sakinleştirmeye çabaladı; -Dün bundan da geç çıkmıştın, vakit var, yetişirsin. -Anlamıyor ki, anlamıyor ki. Bu gün sunumu ben yapacağım. Herkesten önce gitmeliyim ki, gelecek önemli konuklara ...

Türk Baharında Sere Serpe Uzanmak...

“ Gül’e Erdoğan’a Hükümet ve YAŞ Üyelerine Yurtdışı Yasağı Gelebilir. „ “İnternet Andıcı” davasında E. Orgeneral İlker Başbuğ’un hüküm giymesi durumunda, ellerinde her türlü istihbarat ve soruşturma kabiliyeti olduğu halde görevlerini yapmayan devlet yöneticileri hakkında soruşturma açılması ve sanıkların yargılaması, hukuk devletinin gereğidir. Bu nedenle: Bazı devlet yöneticilerinin, “tehlikeli bir örgüt liderini son derecede hassas görevlere atadıkları” kuvvetli şüphesi doğmuştur. Bu gerekçeyle sivillerin Yüce Divan’da, YAŞ’ın askeri üyelerinin ise askeri mahkemelerde yargılanmaları muhtemeldir. “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin ortadan kaldırılmasına yol açacak kadar tehlikeli bir şekilde görevi ihmal” suçundan yargılanmaları gereken dönemin yöneticilerine yani: a-    Cumhurbaşkanı’na, b-   Başbakan’a c-   Bakanlar Kurulu üyelerine d-   YAŞ üyelerine dava sonuçlanana kadar yurt dışına çıkış yasağı konulması, adliyenin bugünden alması gereken acil b...

Gülmek isteyen gülsün..

Kadınlar gerçekten anlaşılmazmıdır..!! Adamın biri California’da bir kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış, adam lambayı kumların içinden çıkarmış, ovalamış lambayı, harbi  harbi cin çıkmış. Adam çok şaşırmış, cin başlamış konuşmaya; -Tamam, tamam. Beni lambadan kurtardın vs vs vs... Bu, bu ay içinde dördüncü çıkarılışım ve bu işten sıkılmaya başladım, bu yüzden 3 dileği  unut. Sadece 1 dilek hakkın var! Adam oturmuş ve bir süre düşünmüş ve;   -Her zaman Hawaii’ye gitmek istedim ama uçaktan korkarım ve deniz beni çok kötü tutar. Benim için Hawaii’ye bir köprü yap, böylece arabayla oraya  gidebileyim, demiş. Cin gülmüş ve; -Bu imkânsız. Bu işin lojistiğini düşün! Köprünün ayakları nasıl Pasifik’in dibine ulaşabilir? Ne kadar beton gerektiğini, ne kadar çelik  gerektiğini düşün! Hayır, başka bir dilek düşün, demiş. Adam; -tamam, demiş ve güzel bir dilek düşünmeye başlamış. En sonunda; -Dört kere evlendim ve boşandım. Bütün karılarım her zaman du...

Bu Çeşmenin Suyu Müslümana Haram...

Osmanlının başkenti Bursa’da Müslüman bir kişi, eskilerin Yahudilik Çarşısı denilen bugünkü Arap Şükrü Sokağı’nın girişine bir çeşme yaptırır. Çeşmenin başına da bir kitabe yazdırtır: “Bu çeşmenin suyu her kula helâl, Müslüman’a haram” Osmanlının başşehrinde bir çeşme ve bu çeşmenin başında da böylesi bir yazı… Çeşmeden çok kitabede yazılanlar, kısa sürede yayılır bütün Bursa’ya. Bir dedikodu bir dedikodu ki alır gider başını. Bursa’nın Müslüman ahalisi hop oturur hop kalkar bu nasıl fitnedir diye… Ahali, dayanamaz varır kadıya. Şikâyet üstüne şikâyet… Kadı, şikâyetler karşısında hayrat sahibi adamı yaka paça yakalatır; getirtir huzura. Vatandaş memnun. Mahkeme salonu dolar tıklım tıklım. Kadı, sorar: “Bu nasıl fitnedir, dini İslam, ahalisi Müslüman olan koca devlette, sen kalk hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a haram et! Olacak iş midir? Nasıl anlayıştır? Nasıl mantıktır? Nasıl izandır? Aklını mı yitirdin! Hayrat sahibi adam, bozmaz istifini; Gayet sakin: “Mü...