Kayıtlar

Mayıs, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Buralarda Olacağım...

http://www.zekiaydincalim.com.tr/ https://twitter.com/#!/zekicalim https://www.facebook.com/profile.php?id=586549849&ref=ts#!/zacalim?sk=wall http://fikir-adami.blogspot.com/             

Makam Dediğin Nedir Ki....!!!

HİÇ'LİK MAKAMI...! Nasrettin Hoca'ya sormuşlar; - “Kimsin?” “Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.” ... Dudak büküp önemsemediklerini görünce, bu defa Hoca sormuş; - “Sen kimsin?” “Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara... “Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca. - “Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam. “Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca. - “Vezir” demiş adam. “Daha daha sonra ne olacaksın?” - “Bir ihtimal sadrazam olabilirim.” “Peki, ondan sonra?..” Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş; - “Hiç.” Bu kez Hoca; - “Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "Hiçlik makamında!..”

Pencere....

Genç bir çift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar. Sabah kahvaltı yaparlarken, komsu da çamaşırları asıyormuş. Kadın kocasına ' Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor.' demiş. Kocası ona bakmış, hiçbir şey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş. Kadın, komsusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş. Bir ay kadar sonra, bir sabah, komsusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok sairmiş 'Bak' demiş kocasına ' Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba?' 'Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim' diye cevap vermiş kocası. Hayatta da böyle değil midir? Başkalarını izlerken gördüklerimiz, baktığımız pencerenin ne kadar temiz olduğuna bağlıdır. Birini eleştirmeden ve hemen yargılamadan önce zihin durumumuza bakmak ve 'iyi' olanı görmeye hazır olup olmadığımızı fark etmek güzel bir fikir olabilir... Pence...

''Yaşa MUSTAFA KEMAL PAŞA Yaşa'' ..!

Resim

Trabzonspor Taraftarı Ses Getirecek Bir Eylem Hazırladı....

Resim
(DKHA-Özel) Türkiye Kupasını Fenerbahçe'nin alması üzerine bir eylem planını hazırlayan Trabzonspor hedefine kupa sponsoru Ziraat Bankası'nı koydu ! 1) Gelecek ay Trabzonspor taraftarı Ziraat Bankası'na olan borcunu ödemeyecek,fatura yatırmayacak (Standard&Poors konuya sıcak bakıyor) 2) Emeklilerin maaş aldığı günlerde banka girişlerine terli atlet bırakılacak.Silikon benzeri kekremsi koku ile emekliler maaş alamayacak (Hükümet ve IMF konuya sıcak bakıyorlar) 3) Taraftarlar sosyal adaleti simgelemek adına simit satın alacak (GS konuya sıcak bakıyor) Simitlerin yarısı yenip diğer yarısı havaya kaldırılacak ve özgürlüğü simgeleyen martılara yedirilecek (Hayvan hakları dernekleri ve UEFA konuya sıcak bakıyor) Çöp torbaları günde en az 1 kez değiştirilecek 4) 61.000 çöp torbası alınarak taraftara dağıtılacak.Zokora kılığındaki taraftarlar Ziraat Bankası önündeki bankamatikleri kapatacak (Diğer bankalar konuya sıcak bakıyorlar) 5) Kupa İstene...

Yüz Yıl Önce De Böyleydin,100 Yıl Sonra Da Böyle Olacaksın Cimbom......

Bundan tam 98 yıl öncesinden bir hikâye. Fenerbahçe, Galatasaray, Federasyon, Kupa isteme, Fenerbahçe’nin hakkını yeme çabaları, Galatasaray’ı şampiyon yapma çalışmaları, yanlı basın velhasıl kelam bugüne dair ne varsa hepsini içinde barındıran bir hikâye. Ne mutlu ki, Türk’üm ve Fenerbahçe’liyim demek için bir neden daha. Hikâye 1914’de başlıyor. O zamanlar bir anlamda 1. lig, İstanbul (Pazar) ligi ve 2. lig, Cuma ligi olmak üzere 2 lig var. Fenerbahçe Galatasaray Altınordu İngiliz ve Rum takımlarıyla İstanbul liginde. İstanbul liginde Fenerbahçe 1912 ve 1913’ün namağlup şampiyonudur. 1904’de kurulan lige İngilizler bir şilt hediye etmiştir. Her şampiyonlukta el değiştiren şild 10 yılsonunda 3 kez şampiyon olanın müzesinde kalacaktır. Fenerbahçe’nin ve Galatasaray’ın 2. şer şampiyonluğu vardır. Yani o sezon ipi göğüsleyen kupayı sonsuza kadar müzesinde saklama hakkını elde edecektir. 20 Temmuz 1914’de Balkan savaşı başlayınca İngilizlerin 2 ve Rumların 1 takımı İstanbul lig...

Cırcır Böceği....

Bir gün New York' ta bir grup iş arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkar. Gruptan biri Kızılderili’dir. Yolda yürürken Kızılderili, onca insan gürültüsü, siren sesleri, yoldaki iş makinalarının çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasından, kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyleyerek o böceği aramaya başlar. Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesin duyulamayacağını, Kızılderili' ye öyle geldiğini söyleyip yollarına devam ederler. Ama içlerinden bir tanesi inanmasa da, Kızılderili'yi yalnız bırakmamak için onunla birlikte böceği aramaya devam ederler. Kızılderili, yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder. Binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin ortasında bir cırcır böceği bulurlar. Arkadaşı, Kızılderili' ye: '' Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun? '' diye sorar. Kızılderili ise; '' Bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya lüzum olmadığını '' söyleyerek, Arkadaşından...

Doğacaktır Sana Vaat Etiği Günler....

Doğacaktır sana vaat etiği günler... kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.. Yaşamış olduğumuz son yıllarda ülkemiz milletimiz üzerinde esmekte olan kaos rüzgarları aşikar... İçimizde fırtınalar kopmakta... Bu yazıda âcizane istiklal marşımızı hatırlamak ve hatırlatmak istedim... Malumunuz her milletin kendisine ait milli marşı vardır... Bunlardan bir kısmı kişilere krallara övgüdür ya da ülke methiyesidir... Bizim milli marşımızda istiklal marşımızdır ki milletimizin kahramanlık destanı... Milletimizin ruhunu, tarihini, ideallerini yansıtan ölmez bir değer... İstiklal marşını benimseyen, özümseyen, dikkatle ve yürekten söyleyen bizler... Milli şuurumuzu hiç bir vakit kaybetmez birliğimizi ve dirliğimizi muhafaza eder ve kim olduğumuzun farkına varırız... İstiklal marşımız; istiklal savaşının yaşandığı sırada yazılmıştır... o gün herkes nefsine ait ne varsa vazgeçmiş, şahsi emeller bir tarafa itilmiş, bütün fikirler bir noktada toplanmış, hak ve istiklal diyerek memleketin ...

Blica'yı Bile Vermeyiz....!!!!!

İDDİA Fenerbahçe Aziz Yıldırım'ı bıraksa (görevden alsa),şimdi şampiyonlar ligindeydi ve ceza falan da almazdı! + Aziz Yıldırım istifa etseydi, Fenerbahçe ceza almazdı. Kişiler yargılanırdı ve ceza alırdı, kulüp sıyrılırdı. Büyük fırsat kaçtı! DESTEKLER "bizim taraftarımız bir iki gün beni yargılar, sonra yerime başka birinin gelmesini isterdi. “Ünal Aysal "İstifa etmemek Aziz Bey’e ne kazandırdı? Fenerbahçe’ye ne kazandırdı?" İbrahim Seten 28.08.2011 "Aziz Yıldırım bir an önce istifa etmelidir. Kendisini, üzerinde Fenerbahçe forması olmadan savunmalı ve aklamalıdır" Emre Bol 29.08.2011 "Mesela Beşiktaş'ın kupamızı iade ediyoruz demesi, aklanırsak bize iade edersiniz demesi. Bunlar UEFA tarafından çok olumlu karşılandı" Mehmet Ali Aydınlar -Teke Tek Programı 24.08.2011 "Fatih Altaylı: Fenerbahçe şöyle yapsa kurtarır mıydı, Aziz Yıldırım'ı başkanlıktan azletseler? Mehmet Ali Aydınlar: Ben Fenerbahçe yönetimine şunu önerdim,...

40. Evlilik Yıldönümü...

Kırkıncı evlilik yıldönümleriydi... Güzel bir akşam yemeği ve ardından güzel ve romantik bir film ve gece olmuştu. Beraber yine aynı yastığa başlarını koyarak uyudular... **Gece sabaha karşı uyanan kadın eşini yanında göremedi. Mutfaktan hafif bir ışık geldiğini fark etti. Eşi mutfakta masada oturuyor; yanı başında içinde çok az kalmış bir şişe viski, bir elinde bardak, diğerinde sönmek üzere bir sigara, gözleri küllüğün içindeki küllere ve izmaritlere dalmış derin derin düşünüyor. Hayırdır tatlım uykun mu kaçtı? Bu saatte ne yapıyorsun burada?' **Adam irkilerek kendine geldi ve eşine baktı, sonra yine dalgın dalgın konuşmaya başladı; **'Hatırlıyor musun kırk yıl önceydi. Annenlerin evde olmadığı bir gece beni eve almıştın. Üzerinde çiçek motifli kırmızı bir elbise vardı, çok hoş bir parfüm sürmüştün. O gece çok eğlenmiştik...' **Aradan onca uzun zaman geçmesine rağmen eşinin o geceyi en ince detaylarına kadar hatırlaması karşısında kadın çok mutlu olmuş yüzünde tatlı bir t...

Beşiktaşlılar, Kardelen’i Bilir Misiniz?

Neden “inadına” derseniz, kızanlar, kızsın... Söyleyeyim: Bir yılı aşkın süredir medyamızda bir Fenerbahçe dolduruşudur gidiyor. Galatasaray’a gelince; onlar da “battı-batıyor”        gibilerinden haberlerle de olsa her türlü medya ürününe malzeme oluyorlar, sayfaları ve ekranları kaplıyorlar. Birer dev aynasından yansıtılan bu iki kutuptan (sanki başka kutup yokmuş gibi) yer kalırsa şayet, Beşiktaş’ımızla ilgili haberlere de rastlıyoruz...        Nasıl rastladığımız da malum işte! Koskocaman ve de kodaman basınımız ancak “Daum kokain mi içsin, yoksa Beşiktaş’ı mı yönetsin?” gibilerinden derin(!) halk oylamaları veya “Nouma, Nouma... Pascal Nouma” teranelerince baş tacı ediyor koca Beşiktaş’ı. İşte böylesi bir dönemde daha da keyif duyuyorum aşağıdaki yazıyı sizlere aktarmaktan. Yazanın eline, diline sağlık olsun! KARDELEN Boğaz azgın bir nehir gibi akıyordu Marmara’ya doğru. İstanbul’un üzerine çöken manevi ağırlığı ka...

Bu da Trabzonspor ve 6alatasaraya.....

Resim

Lavoisier'in Kafası....

Kimya biliminin dehası Lavoisier'in, asıl eğitimi hukuktu ve Paris Barosu''na kayıtlı bir avukattı. Bilimsel gözlem ve yorum üzerine yaptığı konuşmaları nedeniyle bütün dünyada ün kazanmıştı. Kimya bilimini reddeden yobazları gösterip, "Bu kelleler hiçbir şeye yaramaz" dediği için tutuklandı. Aynı gün yargılanıp, giyotinle ölüme mahkûm edildi. Lavoisier; matematikçi Lagrange'i çağırdı ve "kafam sepete düştüğünde gözlerime bak. Eğer iki kere göz kırparsam; insanın kafası kesildikten sonra bir süre daha beyin düşünmeye devam etmekte demektir"... dedi. Lavoisier' in kafası kesildi, sepete düştü ve gülerek iki kere göz kırptı. Matematikçi Lagrange diyor ki; "Lavoisier' in son saniyedeki ispat arayışı, bilimselliğin yüzyıllar sürecek meşalesidir. Ama o yobaz kafalar asırlarca karanlıkta sürünecekler, insanlığı da süründürecekler".... Tanrı Bizleri Yobaz Kafalardan Korusun.. Güzel İnsan Dr.Emire Hanıma Selam Olsun.
Resim

Dürüstlük mü Dediniz…!!!!

Ülkelerden bir ülkede, gece olunca insanlar maymuncuklarını ve fenerlerini yanlarına alır ve komşularının evini soymaya giderlermiş. Gün doğarken geri döndüklerinde yüklerini tutarlar, ama her seferinde kendi evlerini de soyulmuş bulurlarmış. Ülkede kimse kaybetmezmiş, çünkü herkes birbirinden çalar ve bu dolaşım son kişi ilk kişiden çalana kadar sürermiş. Bir gün (nasıl olmuşsa), dürüst bir adam ortaya çıkmış. Gece olduğunda, çanta ve fenerle dışarı çıkmaktansa evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş. Hırsızlar geldiğinde evde ışık yandığını görünce, soymak için içeri girmezlermiş. Bu durum bir süre devam edince, ahali bir konunun açıklığa kavuşmasını istemiş: - “Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını bir şey yapmaktan alıkoymaya hakkın yok!” demişler. Bunun üzerine dürüst adam, geceleri evinden çıkar, fakat hiçbir şey çalmaz, döndüğü zaman evini hep soyulmuş bulurmuş. Adamın bir haftadan az sürede, yiyecek tek bir şeyi kalmamış ve ülkeyi terk etmek zorunda kalmış. Daha iyi so...

3 Mayıs..

Resim

Türkçülük Bayramı Kutlu Olsun..

Od düşmüş gönlüme, Söndür de derdine yan! Muhanne yolu kesmiş, Çöldeki merd'ine yan! Yarınlar kalleş dolu; ... Merd olan her dün'e yan... 3 Mayıs 1944 Türkçülük Bayramını, Turan Ülkesinde toylarla anmak duasıyla kut'lu olsun.

1 Mayıs'mı Dediniz..!!! Bu Sefer 2 Mayıs Olsun..!!!

Resim
Hani hep derler ya, 1 Mayıs işçi bayramıdır lakin her nedense işçi bayramını her defasında işçiler dışında herkes kutlar. İşte 2012 1 Mayıs'ı aslında benim bayramım oldu. 1 Mayıs benim doğum günüm, tatil olması dolayısıyla mesai arkadaşlarım 2 Mayıs günü bana unutamayacağım bir sürpriz hazırlamışlar. Her şey bir yana verdikleri hediye takdire şayan bir hediye idi ve hayatım boyunca aldığım en anlamlı ve güzel hediyeydi. Bana bu güzellikleri yaşatan, Güzel insanlara, Koca yürekli arkadaşlarım ..... İrem SEVİNÇ, Ayşegül GÜNEY, Asiye KARA, Aysun DURLANIK, Fikret ALMAS, Ali YILDIRIM, Atilla SEZER, Salih BARAN, Ahmet ÇATAL ve (Kardeşlerim Uğur ASLAN ve Burak ARSLAN) 'a Sonsuz teşekkürler... İyi ki varsınız, İyi ki sizleri tanımışım..

Konuşmalarına Dikkat Et!

  UNUTMA, BEN BİR TÜRKÜM! Olay Sultan 2.Abdülhamit döneminde yaşanır. Abdülhamit Beylerbeyi sarayında sürgünde bahçeyi seyrederken, Bahçenin bahçıvanlığını yapan bir Arnavut '' Ula Türk yaptığın işe bak, her tarafı kirletmişsin'' diyerek yanındaki Türk arkadaşını azarlayınca Sultan Abdülhamit dayanamaz ve Bahçıvana şöyle seslenir. -'' Bre densiz konuşmalarına dikkat et, ben... de Türküm'' Keza Gazi Mustafa Kemal Atatürk’te kendisine şaka yollu takılan Nuri Conker’e, ''Bana bakınız. Her şeyime laf ediniz ama Türklüğüme asla.. Benim hayatta yegâne fahrim Türklük ‘ten başka bir şey değildir'' der. Bu kıymetli eserin merhum müellifi Yıldırım Gürses Beyi, saygıyla, sevgiyle anıyor; Yüce Allah’tan O’na ebedi rahmet ve mağfiretler diliyorum. TÜRKÜM NE MUTLU BANA... İzmir benim, Van benim. Şeref benim, şan benim. Kars, Erzurum, Erzincan… Konya, Ardahan benim. Seneler kutlu bana. Aylar umutlu bana. Her an haykırıyorum Türküm ne mutlu ...