Bir Mağara Ve Üç Genç....

Kıssadan Bin Bir Hisse...
İsrailoğulları zamanında üç genç dolaşmak için bir mağaraya girerler. Bu arada yukarıdan büyük bir kaya parçası düşerek mağaranın ağzını kapatır. Gençler ne yaptıysalar da mağaran ağzını açamazlar ve başka bir çıkış yolu da bulamazlar. Çaresizce beklerlerken biri der ki:

“Her birimiz hayatımızda yaptığımız bir iyiliği anarak Allah’a yalvaralım ve bu iyiliklerimizin hatırına bizi kurtarması için yalvaralım.” Kabul ederler.

Birinci genç ellerini açıp der ki:


”Allah’ım bilirsin ki yaşlı bir annem vardı. Bir gece bana seslendi yanına gittim. Benden bir isteğin mi var anne dedim. Evet dedi. Susadım, bana bir tas su verir misin? Tamam dedim. Ama eve baktım su kalmamıştı. Dışarı çıkıp kuyudan su çektim ve bir tasa koyup annemin yanına geldim. Annem uyumuştu. Onu uyandırmaya kıyamadım ve elimde tas ayakta başucunda uyanmasını bekledim. Sabaha doğru kendine gelince beni başucunda ve ayakta, elimde bir tas su ile görünce duygulanıp gözleri yaşardı ve ellerini açarak Allah’ım! Ben oğlumdan razıyım Sen de ondan razı ol diye dua etti.”

Birinci genç bunu söyledikten sonra devam etti:

“Allah’ım eğer bunu şevksiz şüphesiz senin için yaptıysam bizi bu mağaradan kurtar! ”Genç yaşlı gözlerle ellerini yüzüne sürdükten sonra bir gıcırdama sesi geldi. Mağaranın ağzını kapatan kaya yana kayıp ışık görünmüştü. Ama aradan adam geçecek kadar geniş değildi.

İkinci genç ellerini kaldırıp dedi ki:

”Yarabbi malumundur çok sevip âşık olduğum bir amcamın kızı vardı. Ne yaptıysam bana varmadı ve beni istemedi. Gidip başka biriyle evlendi. Sonra memleketimizde kıtlık oldu. Benim durumum iyiydi ve zengindim. Ambarım buğday ve tahıl ile doluydu. Amcamın kızı fakirdi. Bir süre sonra çaresizlik içinde gelip benden tahıl istedi. Ben ona eğer benimle olursa istediğini veririm yoksa tahıl vermem dedim. Bunu deyince öfke ile oradan ayrıldı. Bir süre sonra başka bir çaresi olmadığından tekrar geldi. İsteğini kabul ediyorum ama hiç kimsenin bizi göremeyeceği bir yere gidelim dedi. Tamam dedim Tenha ve kimsenin görmeyeceği bir yere gittik. Ben ona yaklaşınca amcamın kızı titredi. Ona neden titriyorsun? bizi burada kimse görmez dedim. O da bana Bizi Allah görüyor, melekler görüyor bu yetmez mi dedi. O bunu diyince beni de bir titreme aldı ve bu kötü işten vaz geçip ihtiyacından fazla tahıl ve para verip onu evine yolladım ve bir daha da ne ona ne de başka birine yan gözle bakmadım.”

Bunu dedikten sonra ekledi:

“İlahi yarabbi eğer ben bunu şeksiz ve şüphesiz senin korkun ve senin rızan için yaptıysam bizi bu mağaradan kurtar!” Ellerini yüzüne sürünce bir gıcırtı daha geldi ve kaya biraz daha yana kaydı. Ama hala aradan geçecekleri kadar geniş değildi.

Derken üçüncü genç ellerini kaldırdı ve ”Ey yüceler yücesi Rabbim malumundur benim yanımda işçiler çalışırdı. Bir gün bir işçi bir süre çalıştıktan sonra habersizce ayrıldı ve daha gelmedi. Onun ücretini hesaplayıp o ücretle onun adına birkaç koyun aldım ve beslemeye başladım. Sen de bu koyunlara bereket kattın ve arttıkça arttılar. Masraflarını karşılayacak kadarını satıp o parayla onları besledim. Aradan yirmi yıl geçti. Bir gün bu işçi gelip bana yirmi yıl ünce senin yanında çalıştım ve hakkımı alamadan gittim. O hakkımı almaya geldim dedi. O bunu deyince ona şu ucu bucağı görünmeyen sürüyü görüyor musun dedim evet dedi. Durumu ona anlatıp işte O koyunlar senindir dedim. Adam Allah razı olsun bile demeden sürüyü önüne katıp ardına bakmadan gitti.” Bunu dedikten sonra devam etti “Yarabbi ben bunu lillah billah senin için yaptıysam bizi bu mağaradan kurtar!”
Ellerini yüzüne sürünce bir gıcırtı daha geldi ve kaya yana çekildi. Üç genç de oluşan boşluktan çıkıp kurtuldular.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgili Karıma...