Dünden Geleceğe Kadınlar Ve Kurtlar....
Tarihin ilk çağlarında kadının toplumdaki yeri, tek Tanrılı dinlerin ortaya çıktığı dönemlere kadar ve hatta bu dinlerde de izleri görülen “Ana Tanrıça” konumundadır.
Akdeniz çevresinde, kuzey ülkelerinde, Asya içlerindeki tüm kültür ve uygarlıklarda çeşitli isimlerde fakat aynı inançta birleşen bir Ana Tanrıça vardır.
Varlığı M.Ö.4000’lere kadar giden Türklerin geliştirdiği kültür, insanlık tarihinin şekillenmesinde en etkili faktörlerden biridir. Dünya, modern aile yapısını Türklere borçludur.
Türkler mitolojik çağda evleneceği kızı başka klanlardan seçmek zorundadır. Totemi “Kurt”tur.
Özgürlüğüne çok düşkün Bozkurt, dünyada evcilleştirilememiş tek hayvan unvanını taşır. Yakalandığında gırtlağında bulunan öd keseyi parçalayarak tutsak yaşamaktansa ölmeyi tercih eder. Tek eşlidir, eşini kıskanır. Sürü halinde dolaşır, liderine bağlıdır. Yeni doğan yavrudan sadece anne baba değil bütün sürü sorumludur. Türkler kendilerine çok benzeyen Bozkurt’u bu özelliklerinden dolayı “Ata” seçmişlerdir.
Tanrı ve Tanrıçalara inanma devrinde Türklerin en çok inandıkları ve güçlü buldukları tanrı “Ana Tanrıça”dır. Her güzel (aşk, doğum) gibi konuya Tanrıça ismi, kötü (ölüm, hastalık) gibi konularda bir Tanrının ismi ve gücü geçer.
Evrenin yaradılışında Ulu Tanrı’ya “Dünyayı yaratan fikrini veren” “Akana” bir Tanrıça’dır. Türk Moğol inanışlarına göre Yer Ana Tanrıçası “Ötüken” dir.
Tabiat şartlarının zorluğu nedeni ile mücadeleci bir yaşam süren Türklerde kadın erkek gibi ata biner, silah kullanır, güreş gibi ağır sporlar yapar ve savaşlara katılırdı. Kadınlar birliklere veya ordulara kumanda edebildikleri gibi, at üstünde okları, yayları ve kılıçları ile birlikte ön saflarda savaşırlardı. Kadınların atlara erkek gibi bindiklerini gören Avrupalılar çok şaşırmışlardı.
Türklerde kadın kutsallaştırılmıştır. Bu nedenle tüm aile uygulamalarında kadın ve erkek birlikte bulunmak zorundadır. Ana baba soyu değerce birbirine eşittir. Ev, arazi karı ve kocanın ortak malıdır. Evin erkeğine ev ağası, kadınına ev hanımı denirdi. Evlilik kurumunda tek kadın esastı. Çocuklar üzerinde velayet birleşikti. Namus ve iffete büyük önem verilir, evli bir kadına tecavüz eden kişinin bedeni ikiye bölünerek öldürülürdü.
Devlet karı koca, ”Hatun-Hakan” ekibinin ortak sorumluluğu ile yönetilirdi. İbadetlerde, şölenlerde, kurultaylarda Hatun mutlaka Hakan ile beraber bulunurdu. “Emirnameler” her ikisi tarafından imzalandıktan sonra yürürlüğe konurdu. Elçiler, sağda Hakan ve solda Hatun oturduğu zaman huzura çıkarlardı. Elçi Priskos’un yazılarından öğreniyoruz ki gezginler Atilla’nın ve Arıg-Han’ın huzuruna birlikte çıkınca hayretler etmişlerdir.
Yusuf Has Hacip’in 1069 yılında yazdığı “Kutadgu-Bilig” adlı eserinde kadınların değerinden “Nadir” deyimiyle söz edilir. Ziya Gökalp Türklerin İslamiyet öncesi yaşamlarını “Türkçülüğün Esasları” kitabında ayrıntılı olarak verir.
Türkler tarihleri boyunca kadına çok değer vermişler ve yüceltmişlerdir. Oğuz Kağan Destanı’nda bu açıkça görülür. Sekizinci Yüzyıl Orhun Kitabeleri’nde Türk kadınlarından saygı ile bahsedilmekte, sosyal ve siyasal çalışmalarına değinilmektedir.
Yeryüzünün en medeni devletlerinden birini kuran Uygur Türklerinin bayrağının dünyada bir benzeri daha yoktur. Bayrakta yan yana kadın ve erkek resmi vardır. Uygurlar, kadın erkek eşitliğinin olduğu, yönetimi Hakan ve Hatun’un beraber yürüttüğü bir devlet kurmuşlardır.
Kadının aile hayatında ve sosyal hayatta ön planda yer alması bir Türk yaşam tarzıdır.
Türkler, İslamiyet’i kabul ettikten sonra bir taraftan kendi örf ve adetlerini korumaya çalışırken bir yandan da istila ettikleri yerlerdeki Arap, Fars, Bizans ve Avrupa kültürünün etkisinde kalmıştır.
Selçukluların Anadolu’ya gelişlerine kadar Türk kadını henüz aktiftir. Eve kapatılmamış, harem bilinmemektedir. Roux, Nizamülmülk’ün, Türklerdeki kadının durumunun İslamiyet için tehlike oluşturduğunu düşündüğünü, bu nedenle halktaki anlayışı değiştirmek için uğraştığını anlatır.
Osmanlı’nın ilk dönemlerinde de dini inanışlara göre kadına sosyal hayatta yer tanınmış ise de İstanbul’un alınışından sonra kadının hareme kapatılması köleci Bizans Devleti’nin etkilemesiyle olmuştur. Kadınlar evlenme, boşanma, miras ve eğitim işlerinde pek çok haklarını kaybettiler.
Hilafetin İstanbul’ a gelmesinden sonra ise o döneme kadar namus kavramının önce kafalarda ve kalplerde oluşması gerektiği yorumu yerine şekle önem veren yorum önem kazandı. Kadınlar şehir ve kasabalarda sıkı örtünüp, evlere kapandılar.
Tanzimat Hareketi’yle Namık Kemal, Şemseddin Sami gibi düşünürler Türk kadınının geçirdiği dönüşümü gözler önüne sermeye çalıştılar.
1.Dünya Savaşı sonunda işgal kuvvetlerinin Anadolu’ya girmesi, şehirleri, kasabaları, köyleri kana bulayarak ilerlemesi üzerine kahraman Türk kadını elinde baltası, tırmığı, tüfeği ile savaşa koşmuş, Kuvay-i Milliye’ye maddi kaynaklar yaratmış, cephedeki erkeklerine cephane, yiyecek taşımış, yaralı askerlerine şifa olmuş, vatan savunmasının can damarı olarak görevini yerine getirmiştir.
…Kara Fatma Sivas’ta Mustafa Kemal’in karşısındadır. Mustafa Kemal’e “_Bütün millet vatanın kurtulmasını bekliyor, işte ben de kadın halimle geldim. İş göster, emret.” der. Samimi ve içten gelen sözler Mustafa Kemal’i duygulandırır. ”Peki ana, ne iş görebilirsin? Silah kullanır mısın, ata binebilir misin, harpten, ateşten korkmaz mısın?”. Kara Fatma’nın “_Ata binerim, silah da kullanırım, muharebe desen bana düğün gelir. ”sözleri Mustafa Kemal’in içine işler.
Süngüler mi zafer kazanıyor
Ulus mu süngüye çelik oluyor
-bu nasıl iş, deme
Antep, Maraş, Aydın, Ödemiş
Gördes, İzmit, Afyon, Dumlupınar
Kocatepe olup yücelerden bakıyor
-Akdeniz’e doğru
Mustafa Kemal’in bacıları biliyor oğul
-ya kurtuluşa nikâh
-ya acıya ah
Ve “Ana”dolu’m ki göğüs göğüse
Fatma Seher, Fatma Çavuş, Yirik Fatma, Tayyar Rahmiye,
Ayşe Çavuş, Binbaşı Ayşe, Çete Ayşe, Asker Saime
Gördesli Makbule, Gül Hanım, Jandark Nezahat, Rukiye,
-Mehmetçikle el ele…
Bugün T.C. Devletimizin ve Türk Milleti’nin varlığını borçlu olduğu binlerce adsız kadın, erkek şehitlerimizin ruhları şad olsun.
Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK İstiklal Savaşı’nı verirken güç aldığı Türk kadınını hiç unutmamış “…Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar gayret gösterdim diyemez.” diyerek vefa duygusunu dile getirmiş, Cumhuriyet dönemi boyunca kadın haklarına önem vermiş, öncelik tanımıştır.Atatürk Cumhuriyeti’nde aile çağdaş hukuk anlayışına uygun olarak medeni kanun esaslarına göre kurulmuştur. Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. Kadın erkek eşitliği toplumsal uzlaşmanın en önemli şartlarından birisidir. Ailenin toplumdaki yerini ve önemini Atatürk şu sözü ile açıklar:” _Medeniyetin esası, ilerlemenin ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayatta yozlaşma, muhakkak sosyal, ekonomik ve siyasi bozulmaya sebep olur.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının kurduğu aydınlık ve geleceğe uzanan Türkiye Cumhuriyeti’nde ufuk kapkara. Emperyalistler, işbirlikçileri aracılığıyla Sevr’i hayata geçiriyor. Türk Milleti’ni bölmek, parçalamak ve yok etmek isteyen akbabalar ülkemizi her an kaçınılmaz bir savaşla karşı karşıya bırakacak görünüyor.
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini.
Yoğ imiş kurtaracak bahtı kara maderini.”
Diyen Namık Kemal’e
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.”Diyerek cevap veren Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, Türk Milleti’nin, onurlu, vicdanını ve cüzdanını hainlere, işbirlikçilere satmamış, ülkemizin din devletine dönüştürülerek sömürge yapılmasına, peşkeş çekilmesine karşı çıkan, Cumhuriyetimizi ve Milleti’ni korumaya kararlı milyonlarca evladı vardır.
Sevgili Kadınlar, doğada özgürce koşan kurtların çağrısına kulak verin, eş ruhlarınızı uyandırın… Güç ne dağlara tırmanarak ne de engin denizleri aşarak gelir, güç içimizdedir. Güç istenilen bir iş için yeterince çaba harcamaktır. İnsan, ruhu sayesinde hayatta ilerler, mevzi kazanır, rüzgârlara karşı durur, adaletsizliği tersine çevirir. Saygın ve derin bir hayat varken, varlığını inançları dolayısıyla ahiret hayatına bağlayarak ya da materyalist dünyanın nimetlerine satarak yok sayan kadın ve erkekleri uyandırın. Uyandırın ve Devletinizi, Milletinizi yok olmaktan kurtarın.
”Muhtaç Olduğun Kudret Damarlarındaki Asil Kanda Mevcuttur.”
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!”
Yorumlar
Yorum Gönder