Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Her Zaman Yalnızsın....!

 Anlatılanlara göre bir gün Mevlana, Şems-i Tebrizi'yi evine davet eder. Şems, Celalettin Rumi’nin evine gider ve ev sahibinin ikramını gördükten sonra ona sorar: - Benim için şarap hazırladın mı? Mevlana hayret içerisinde sorar: - Meğer sen şarap içiyorsun, öyle mi? Şems cevap verir: - Evet. Mevlana: - Bunu bilmiyordum. - Mademki öğrendin bana şarap ikram et. - Bu gece vakti şarabı nereden bulabilirim? - Hizmetçilerinden birine söyle gidip alsın. - Bu iş yüzünden Tanrı’nın karşısında şeref ve haysiyetim beş paralık olur. - O zaman, git kendin al. - Bu şehirde beni herkes tanır. Ecnebi mahallesine gidip nasıl şarap alabilirim ki? - Eğer bana saygın varsa benim rahatım için bunu yapmalısın. Çünkü ben geceleri şarapsız ne yemek yiyebilir, ne konuşabilir, ne de uyuyabilirim. Mevlana, Şems’e olan saygısından ötürü cübbesini omzuna atar, koltuğunun altına büyük bir şişe saklar ve ecnebi mahallesine doğru yola düşer. Oraya varıncaya kadar kimse onun ecnebi mahallesi...

Banka Soygunu....

Soygunculardan biri bankadakilere bağırır: “Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.” Herkes sessizce yatar… Bunun adı “Zihin Değiştirme Kavramı”dır. Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek… Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır. Ama bacaklar ortada... Soyguncu bağırır: “Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!” ... Bunun adı “Profesyonelliktir. İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş! Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atmışlar. Daha genç olanı (MBA derecelidir) daha yaşlı olanına (ki bu ise 6 yıl ilkokuldan sonra terk): “Abi, hadi şu paraları sayalım,” der. Daha yaşlı olanı der ki: “Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı? Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz.” Buna “Deneyim” derler! Günümüzde deneyim kağıt diplomalardan çok daha önemlidir. Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söylemiş. Şef demiş ki: “Durun hele Müdürüm. Alacaklarını aldılar. Biz de bir 10...

İnsan ve Ölüm....

 "Bir gün ölüm adamın karşısına çıktı ve dedi: - Bugün, senin son günün. Adam:- Ama ben hazır değilim. Ölüm:- Bugünkü listemde, senin ismin ilk sıradadır. ... Adam:- Peki o zaman… gitmeden önce,gel oturalım beraber bir kahve içelim. Ölüm:- Tabi ki. Adam, ölüme kahve ikram etti. Ve onun kahvesine bir kaç uyku hapı attı...Ölüm kahveyi içti ve derin bir uykuya daldı... Adam, ölümün listesini aldı ve ismini ilk sıradan silip listenin sonuna koydu. Ölüm uyandıktan sonra şöyle dedi: - Sen, bugün bana çok şefkatli davrandın. Şefkatinin karşılığında işime listenin sonundan başlayacağım." ***Bazen bazı şeyler kaderinde yazılıdır. Onları değiştirmek için ne kadar çabalarsan çabala, onlar hiç bir zaman değişmezler... Karga ve papağanın her ikisi de çirkin yaratılmıştır. Papağan itiraz eder ve güzelleşir. Ama karga Yaradan'ın rızasından memnun kalır.Bugün papağan kafeste, karga ise özgür... Her hadisenin arkasında öyle bir hikmet vardır ki belki sen hiç bir zaman anlayamazs...

Haddini Bilmek!

          İngiltere Kraliçesi'ne dev bir inci hediye edilmiş. Kraliçe taca takılmayacak kadar büyük bu incinin delinerek, tahtın arkasına asılmasını istemiş. Ancak İngiltere'deki bütün kuyumcular, böyle nadir bir inciyi delerken kırılmasından korkarak bu işe yanaşmamışlar. İnci, Fransa başta olmak üzere pek çok ülkenin kuyumcularına götürülmüş ama hepsi de aynı ... gerekçeyi ileri sürüp inciyi delmeye yanaşmamışlar.         Neden sonra bir deniz subayı İstanbul'da Kapalıçarşı'da bu işi yapabilecek nitelikte ustaların olduğunu söylemiş. Bir heyet hazırlanmış, İstanbul'a gidip Sultanın huzuruna çıkmışlar. Sultan bir tercüman vermiş heyetin yanına ve Kapalıçarşı'ya göndermiş. Tercüman, çarşıda köhne bir dükkâna sokmuş heyeti. İçeride ak saçlı ustaya durum anlatılmış. Ne çare ki usta diğer meslektaşlarının söylediğinin aynısını söyleyince heyet hep birlikte sızlanmaya başlanmış "Kraliçe bizi mahvedecek" diy...

İslam ve 20 kuruş...

Londra'da bir camiye yeni bir imam gönderilmiş. Adam şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman aynı şoföre rastlıyormuş. ... Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 kuruş fazla vermiş. İmam yanlışlığı oturup parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine düşünüyormuş "20 kuruşu geri versem mi şoföre?.." diye ama içinden bir ses diyormuş ki "Çok gülünç bir sayı ve şoförün umurunda değil. Otobüs şirketi çok para kazanıyor zaten... Sadece 20 kuruş onlara bir şey yapmaz." Ve bu parayı saklayabilir diye düşünmüş Allahtan gelen bir hediye gibi... İneceği durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu geri vermiş. ve: "Paranın üstünü fazla verdiniz." demiş. Şoför gülümsemiş ve demiş ki : "Siz caminin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi ziyaret etmek istiyordum caminizde, İslam'ı öğrenmek için. Ve bilerek size fazla para verdim nasıl tepki vereceğin...

Erkekler Melektir...!!!

Erkeklerin melek olduğunun kanıtı: Bir gün ormancının biri, dalları nehrin üzerine sarkan ağacın dallarını keserken baltasını suya düşürür. - "Aman tanrım" diye ... bağırdığında bir peri belirir ve "Ne diye bağırıyorsun?" der. Ormancı baltasını suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltaya ihtiyacı olduğunu söyler. Peri suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir. ''Baltan bu muydu ?" diye sorar. Ormancı "hayır" diye cevaplar. Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. "Baltan bu muydu?" Ormancı yine "hayır" diye cevaplar. Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. "Baltan bu muydu?" Ormancı "evet" der. Ormancının dürüstlüğü perinin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir. Ormancı mutlu bir şekilde evine döner. Bir zaman sonra or...

On Yumurta Kaç Öğretmen Eder?

Daha ilkokuldayım. Evde telefon çaldı. Koştum, açtım. Babamın okul arkadaşı Kerim amca. O da babam gibi öğretmen. Çocukluğumuzun öğretmenleri işte… İki söz arasında hemen birkaç soru, her fırsatta öğretmenliği yaşıyor ve yapıyor. Telefonda hemen sınav başladı... -Zafer, İstiklâl Marşımızı kim bestelemiştir? ... -Zafer, Konya’nın plakası kaç? Hepsini yanıtlıyorum. Ardından o zaman bana çok garip gelen bir soru geliyor: -Zafer, ON YUMURTA KAÇ ÖĞRETMEN EDER? Şaşırıyorum. -O nasıl soru Kerim amca? Kerim amca telefonda uzun uzun gülüyor. “Bak” diyor “okulun akıllısı Zafer. Yanıtını bilmediğin bir soru buldum işte! Şimdi telefonu babana ver. Sonra da babana sor. O sana yanıtını verir.” Babamla Kerim amcamın telefon görüşmesi bitince, babama soruyorum: - Baba, Kerim amcam sordu. On yumurta kaç öğretmen eder? Babam da gülmeye başlıyor. Ardından, gülerek başlayan ama bittiğinde ikimizin de gözyaşlarıyla yıkanan aşağıdaki öyküyü anlatıyor: Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinin yaklaşık y...

Kıssada Hisse!

DERVİŞ İLE KUŞ'un HİKAYESİ... Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman'a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyler. ... Hz. Süleyman dervişi hemen huzuruna çağırtır ve ona sorar “Bu kuş senden şikayetçi, neden kanadını kırdın?” Derviş kendini şöyle savunur: “Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı” Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve şöyle der: “Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savuna bilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikayet ediyorsun” Kuş’un kendini savunması Hz. Süleyman'ı da şaşırtır: “Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.” Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilme...

Yorumu Siz Yapın.....

(Hülagü han ile Kadıhan Diyaloğu) Hülagü Han; Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu Cengiz Han'ın torunu, İlhanlı Devleti'nin kurucusu Mengü Kağan'ın kardeşidir. 1255'te ağabeyi Mengü Han tarafından Ortadoğu'da henüz ele geçirilmemiş toprakların ele geçirilmesi için görevlendirilir. Hülagü, 1258 tarihinde Bağdat'a girerek Abbasi Halifesi Muttasım'ı keçeye sarıp Moğol atlarının ayakları altında ezdirerek öldürtür. Şehirde katliamlara başlar ve şehri yağmalatır. Kadın, yaşlı, çocuk, hamile demeden bazı kaynaklara göre 200 bin, bazı kaynaklara göre de 400 bin kişiyi katleder. Cami, hastane, saray ne varsa hepsini yok eder. Kütüphaneleri ve tarihi eserleri yakar, yıkar. Milyonlarca dini ve ilmi eserin büyük bir kısmını Dicle Nehri'ne attırır. Hülagü'nün zalimliğini anlatmak için Dicle'nin günlerce kan ve mürekkep aktığı söylenir. Hülagü bir gün, şehrin dışına kurduğu karargâhında, o beldenin en büyük âlimi ile görüşmek istediğini bi...

Tek Ayakkabı...

 Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayak kabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle. Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkandan dışarı fırlayıp: - Küçükk!. diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!. Çocuk, ona dönerek: - Gerçekten çok güzeller!. diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik. - Bence önemli değil!. diye, atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki!. Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de ...

Konuşuyoruz Ama Nece Konuşuyoruz…!

Son zamanlarda öyle şeyler yaşıyoruz ki, bazen yaşadıklarımıza, akıl erdirmekte zorlanır olduk.   Cumhuriyetin kurulduğundan buyana sanırım, bugün duyduklarımızı ya da yaşadıklarımızı hiç duymadık veya yaşamadık. Ben ki, bu yaşıma geldim (yaş 55 yolun yarısı) bugün olanları ne yaşadım ne de gördüm. Her geçen gün, bir önceki günümüzü arar olduk. Hep “konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz” bilmiyoruz. Devletin en tepedekinden tutunda, tabandakine kadar herkes konuşuyor/konuşuyoruz. Konuşuyoruz lakin anlamıyoruz. Bugün konuştuğumuzu, yarın dün hiç konuşmamışız gibi konuşuyoruz. Dün, “iktidar Türkiye’nin içini boşalttı” diyen kişi, bugün ekonomi baş danışmanı, …..! parti “yolsuzluk batağına saplanmıştır” diyebilen kişi, bugün o partinin genel başkan yardımcısı, “Harun olmaya geldiler, Karun olarak çıktılar” dedi ama bugün bakıyoruz ki, kendileri Başbakan Yardımcısı.! Kısacası, sadece konuşuyoruz. Dün hiç konuşmamış gibi konuşuyoruz. Dün konuşulanları da, hiç konuşulmamış gibi unutuyo...

Bakın Neler Yazmışım..

7 Mayıs 2013 Salı     Futbol Dediğimiz... (İki yıl önce neler yazmışım)   Sevgili dostlar bugün sizlerle biraz spor üzerine sohbet etmek istiyorum.   Konumuz spor olunca tabi ki, sohbete önce futbolla başlamakta fayda var. Çünkü bazı sporsever dostlarım (onlar kusuruma bakmasınlar) destekledikleri takımlarının başarısını sadece futbolla ölçtükleri için, onların anlayacakları spor dalından bahsetmenin daha iyi olacağını düşünüyorum. Türkiye’de futbol deyince akla 3 büyük (her ne kadar Trabzon sporu da 4. Büyük saysalar da,     bana göre sadece bir şehir takımıdır) Beşiktaş – Galatasaray ve Fenerbahçe akla gelmektedir.             Takımları ayrı ayrı ve bir spor kulübü olarak incelediğimizde;   Kasası boş bir Beşiktaş, hatta mali konulardan dolayı (parasızlıktan) Avrupa kupalarına bile alınmamış, genç ve deneyimsiz bir takımla ligi zorluyorlar. Bunları yaparken n...

Kuzularım için....

Resim

Nereye Böyle…!!!

         Aslında, bugünkü yazının konusu bambaşkaydı, başka şeyler yazmayı tasarlamış iken, birden “Özgecan” kızımızın vahşice katledilişi ortaya çıktı. Aslında iki kız babası olarak yazacak fazla bir şey bulamıyorum. Biran olsun “Özgecan” ın babasının yerine kendimi koyunca, işte olanlar o zaman oluyor. Dünyanın nasıl yıkıldığını görüyorsunuz. Allah kimseye vermesin. Allah evlat acısıyla bizleri sınamasın. Melek kızımıza Allah’ım cennetini bahşedecektir de, asıl Anne ve Babaya sabır versin.          Bin bir hevesle kızının doğumunu bekliyorsun, onu büyütürken gözünden sakınıyorsun, bir gülüşü tüm dertlerini unutturuyor ve yaşamak bu gülüşte saklı diyorsun. Özene bezene büyütüp üniversiteli oluşuna seviniyorsun, onunla ağlayıp onunla gülüyorsun ama vicdandan yoksun hayvan kırması yaratıklar ona gözünü kırpmadan tecavüz ediyor, kesiyorlar yetmiyor birde yakıyorlar. Bunun izahı yok….   ...

Nerden Tutsan Elinde Kalıyor.

              Son yıllarda yeni yeni terimleri, yeni yeni kelimeleri lügatımıza kaydetmeye başladık. Bunları alfabemize kayıt etmesek de, şerh düştük. Hangisinden anlatmaya başlasam bilmiyorum ama elimde kalsa da, bir yerden tutmakta fayda var.               Bildiğiniz gibi bir sürü şeyler yaşadık. Ergenekon diye bir şey çıktı ortaya. Hâlbuki “Ergenekon” u bir destan bilirdik. Kısaca, “ Göktürkler’in türeyişini anlatan bir Türk destanıdır. Genel olarak, düşman tarafından hile ile yenilgiye uğratılan Türklerin, Ergenekon Ovası'nda yeniden türeyip tekrar eski yurtlarına dönerek düşmanlarıyla çarpışmalarını anlatır”. Bir sabah uyandık ki, ne görelim, karşımıza terör örgütü çıktı. Neler oldu neler, yer yerinden oynadı desek yeri var. Aradan yıllar geçti, yüzlerce insan tutuk evlerince yıllarca yattı. Bazı siyasiler davanın savcısı, baz...