Nereye Böyle…!!!
Aslında,
bugünkü yazının konusu bambaşkaydı, başka şeyler yazmayı tasarlamış iken,
birden “Özgecan” kızımızın vahşice katledilişi ortaya çıktı. Aslında
iki kız babası olarak yazacak fazla bir şey bulamıyorum. Biran olsun “Özgecan”ın
babasının yerine kendimi koyunca, işte olanlar o zaman oluyor. Dünyanın nasıl
yıkıldığını görüyorsunuz. Allah kimseye vermesin. Allah evlat acısıyla bizleri
sınamasın. Melek kızımıza Allah’ım cennetini bahşedecektir de, asıl Anne ve
Babaya sabır versin.
Bin
bir hevesle kızının doğumunu bekliyorsun, onu büyütürken gözünden sakınıyorsun,
bir gülüşü tüm dertlerini unutturuyor ve yaşamak bu gülüşte saklı diyorsun.
Özene bezene büyütüp üniversiteli oluşuna seviniyorsun, onunla ağlayıp onunla
gülüyorsun ama vicdandan yoksun hayvan kırması yaratıklar ona gözünü kırpmadan
tecavüz ediyor, kesiyorlar yetmiyor birde yakıyorlar. Bunun izahı yok….
Necip
Fazıl ne güzel demiş. “Benim inandığım sistemde, sabah bir masumun
öldürüldüğünü duyarsanız, Akşam darağacında sallanan birini görürsünüz”…
Esas
düşündürücü olan husus bugüne nasıl geldik. Neden böyle olduk. “Nereye
böyle” nereye gidiyoruz. Toplum olarak gittikçe neden bozuluyoruz.
Atatürk bu vatanı bunları yaşayalım, ahlaki kıyıma uğrayalım diye mi bıraktı. Beyler
bayanlar “Nereye böyle”…
Acep diyorum, büyüklerimizin
tavırları, konuşmaları ya da basına verdikleri demeçler bizi masumiyete mi sevk
ediyor. Belki de açıklamaları kendimize yorumlayıp, içimizdeki canavarı dışa mı
salıyoruz. Şöyle geriye dönüp hafızamızı zorlayınca bir bakın neler söylenmiş neler…
İsterseniz kısaca hatırlayalım.
-“Ben zaten kadın erkek eşitliğine
inanmıyorum.” (Kadın
erkek tatbikî de eşit değil. Ben 3 kadın tarafından tecavüze uğrayıp, sonra
yakılıp nehir kenarına atılan 1 erkek görmedim...!) diyebiliriz.
-“Kadınlar iş aradığı için
işsizlik yüksek.”
-“Kızlar okuyunca erkekler
evlenecek kız bulamıyor.”
-“Anası tecavüze uğruyorsa neden
çocuk ölsün? Anası ölsün.”
-“Tecavüze uğrayan doğursun, ‘gerekirse’
devlet bakar.”
-Tecavüzcü, kürtaj yaptıran
tecavüz kurbanından daha masumdur.” gibi sözleri son yıllarda çok
duyduk. Sanırım biraz da bu tür açıklamaların arkasına sığınır olduk.
Sayın Bakan (aileden
sorumlu) ne diyor. “çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin" acaba çığlık atmaya
zaman oluyor mu? Gerçekten çığlık
atmanın faydası olur mu?!!
Bir dostum (H.Kocaoğlu)
şöyle bir tespit de bulunmuş.
Sevgilisini hunharca öldürüp
çöp bidonuna atan gencimiz.... Evini terk eden eşine kızıp çocukları ile birlikte
katleden koca..... Uyuşturucu parası yüzünden dedesini/ninesini delik deşik
eden genç çocuk.. Her gün yaşadığımız toplumsal ''cinnet'' in haberleri.
Bunları yapanların çoğu da ''akıl'' ve ''ruh'' hastası kişiler
değil. Son yıllar da öyle bir değiştik ve dönüştük ki, sevgi eksikliğini
kaybettik. ''Bencillik Ego''muz yükseldi. Bir yudum ''sevgi'' ve
''saygı'' ya ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, Politikacılarımızın bir
araya gelip ''sevgi'' ve ''saygı'' yumağı oluşturmasını
istemek hakkımız değil mi?.. Sizce de hakkımız değil mi?.
Yazıya başlarken dedik ya!! “Nereye
böyle”…
Öyle bir ülkede yaşıyoruz
ki; Kaç kez din değiştirdiği ve şu anda hangi dine mensup olduğunu bile
bilemediğimiz manken, İslam adına konuşabiliyor. İşlettiği bakkal dükkânını
bile batırmış adam ekonomi dersi vermeye kalkıyor, kaç kez evlenip boşandığını
unuttuğumuz bir kadın ekranlarda evlilik programı sunuyor ve 30 yıllık evli
çiftlere taş çıkarırcasına konuşabiliyor. Hayatında hiç maç seyretmemiş kişi
futbol analizinde yorumculara bile taş çıkartıyor. Sahi “Nereye böyle”…
Kendini Türkücü sanan
zavallı Twitter adresi üzerinden, “Siz de mini eteği giyip soyunup laik
sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca
da bas bas bağırmayacaksın” diyebiliyor.
Bir
gazetede köşe yazarı olmuş ama kendisi yazarlık dışında her şey hakkında konuşa
bilen biri, “Müslüman ülke, tecavüz… fırsatçılığına soyunmayın, Amerika’da
her iki dakikada bir kadın tecavüze uğruyor. Şimdi çenenizi kapatın.”
diyebiliyor. Sahi “Nereye böyle”…
Bir
Üniversitenin İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi “Kızlar 9 yaşında evlenebilir,
Eşinizi iz bırakmadan dövebilirsiniz” diyebiliyor. Sanırım biz bunları
fazlaca dinliyoruz.
Acı bir gerçektir ki, sadece güzel
ülkemizin değil, dünya üzerinde bu tür vahşetler ne ilk olacaktır ne de son.!
Bedenlerimizden, ruhlarımızdan taşan
öfke selimiz bir süre sonra dinginliğe ulaşıp, inşallah tekrar etmez diyeceğim
ama! Yeni bir vahşete kadar bedenlerimize ve ruhlarımıza hapis olunacaktır.
Bu tür vahşetleri dünya üzerinden
kaldırmamız mümkün değildir lakin elimizden geldiğince minimuma indirmek
elimizdedir.
Bunun için en önemli ve etkili
metotlardan biri; İnsanım diyen herkesin yaşadığı çevreye duyarsız kalmayıp,
elinden geldiğince duyarlı olup bu tür sapıkların varlığını görüp, hissedip
gerekli önlemlerin alınması ile gerçekleşir..
Verilere bakarsak;
''Namus cinayeti diye adlandırılan
cinayetler, kadına yönelik şiddetin en zalim boyutudur ve temel insan hakkı
olan yaşam hakkının ihlalidir. Resmi kayıtlara göre, kadın cinayetleri sayısı
son 7 yılda yüzde 1400 artmıştır. Kayıtlarda, 2009 yılının ilk 7 ayında 953
kadının namus adına öldürüldüğü, 2003'te 83, 2004'te 128, 2005'te 317, 2006'da
663, 2007'de 1011, 2008'de ise 806 kadın cinayeti işlendiği görülmektedir.
Şiddet mağdurunu koruyan, şiddet uygulayanı cezalandıran yasalar var. Ancak
sığınma evleri yeterli değil. Bu nedenle hakkını aramak isteyen kadını devlet
yeterince koruyamıyor.''
“İngiliz yargıç, gece
yarısı parktan geçen kızı korkutan adama 7 yıl 7 gün hapis cezası verince, cezaya
şaşıran gazeteciler sormuşlar.
‘Adam kıza elini bile sürmedi… Kaçan
kızın çığlıklarına yetişenler de adamı yakaladılar. Bu 7 yıl, 7 gün çok değil
mi?’
Yargıcın yanıtı hukuk tarihine
geçecek düzeydedir.
‘Kızı korkutmanın karşılığı 7
gündür. 7 yıl, İngiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine
saldırmanın cezasıdır.’”
Sağlıkla
kalın…..
Zeki
Aydın ÇALIM
Yorumlar
Yorum Gönder