Konuşuyoruz Ama Nece Konuşuyoruz…!


Son zamanlarda öyle şeyler yaşıyoruz ki, bazen yaşadıklarımıza, akıl erdirmekte zorlanır olduk.  Cumhuriyetin kurulduğundan buyana sanırım, bugün duyduklarımızı ya da yaşadıklarımızı hiç duymadık veya yaşamadık. Ben ki, bu yaşıma geldim (yaş 55 yolun yarısı) bugün olanları ne yaşadım ne de gördüm. Her geçen gün, bir önceki günümüzü arar olduk. Hep “konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz” bilmiyoruz.
Devletin en tepedekinden tutunda, tabandakine kadar herkes konuşuyor/konuşuyoruz. Konuşuyoruz lakin anlamıyoruz. Bugün konuştuğumuzu, yarın dün hiç konuşmamışız gibi konuşuyoruz. Dün, “iktidar Türkiye’nin içini boşalttı” diyen kişi, bugün ekonomi baş danışmanı, …..! parti “yolsuzluk batağına saplanmıştır” diyebilen kişi, bugün o partinin genel başkan yardımcısı, “Harun olmaya geldiler, Karun olarak çıktılar” dedi ama bugün bakıyoruz ki, kendileri Başbakan Yardımcısı.! Kısacası, sadece konuşuyoruz. Dün hiç konuşmamış gibi konuşuyoruz. Dün konuşulanları da, hiç konuşulmamış gibi unutuyoruz ya da birileri konu kapanmıştır diyor ve kapanıyor/kapatıyoruz. Sanırım biraz balık (balıkların gücüne gitmesin) hafızalıyız. İktidar böyle de, muhalefet nasıl..!!! Onların durumu içler acısı.!!
Fazla gerilere gitmeye gerek yok.
Siyaset arenasının duayeni diye adlandırılacak biri, aynı zamanda Başbakan Yardımcısı hakkında, bir Belediye başkanı çıkıp bir şeyler söylüyor. Hatta işi vatan hainliğine kadar götürüyor. Birbirlerine olmadık suçlamalar havada uçuşuyor. Bakıyoruz ki, söylenenlerin hepsi havada kalıyor. İnsanlar konuştuklarıyla kalıyor. Çünkü biri çıkıp diyor ki, ben “ikisiyle de konuştum ve konu kapanmıştır” diyebiliyor ve kapatıyor. Dediğim gibi, “konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz” bilmiyoruz. Cumhur baba konuşuyor, Başbakan konuşuyor, iktidar partisinin yöneticileri konuşuyor, muhalefet parti yöneticileri (biri hariç) konuşuyor, hep konuşuyorlar ama dediğim gibi, “konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz” bilmiyoruz.
Bundan yaklaşık 5 yıl önce bir “balyoz” furyası ortaya başlamış ve davalar açılmıştı. Büyüklerimiz dediler ki, bu bir darbe teşebbüsüdür..!! Sonra arka arkaya tutuklamalar ve 236 kişilik bir dava ortaya çıkıyor. Çok konuştuk, çok konuştular, hatta bir büyüğümüz Türkiye bağırsaklarını temizliyor dedi. Kısacası, 31.03.2015 de cezası kesinleşen ve cezaları Yargıtay’ca onaylanan 236 sanık tekrar yargılandılar ve hepsi beraat etti. Sonra bağırsaklardan bahseden büyüğümüz bu sefer kısaca “üzgünüm” demekle yetindi. Konuşuyoruz dedik ya, “konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz” bilmiyoruz.
Daha neler neler konuşuyoruz. Hiç “frenimiz” yok. Varsa da, ya tutmuyor, ya da yerini bilmiyoruz. Dünyanın en mutsuz 3. Ülkesiyiz. Olsun bunu da konuşalım. En azından ilk üçe girebilmişiz. 31.03.2015 tarihinde, Ülkenin en iyi korunduğu ya da güvenlik önleminin alındığı ifade edilen adalet sarayına iki terörist girip Cumhuriyet Savcımızı rehin alabiliyor. Sonuçta yapılan operasyon sonucu, Savcımız şehit oluyor, teröristler öldürülüyor. Biz yine konuşuyoruz. Büyüğümüz diyor ki, Polisimiz başarılı operasyon gerçekleştirmiştir. Allah aşkına Savcım şehit olmuş, başarı bunun neresinde…!!!!  “Firen” yok ya, konuşuyoruz.

Kısaca ifade etmek gerekirse;
…….
Adamın biri, Pejo marka bir minibüs alır.
Sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. Minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır.
Yolculardan biri:
 -"Kaptan yavaş. Bir yere çarpacaz!" der.
Şoför:
-"Sen Pejo'yu biliyon mu?" der.
Yolcu:
-"Hayır!" der.
Şoför:
-"O zaman susacan" der ve devam eder.
 Minibüs hızlanmaya devam eder..
Bir yolcu daha seslenir:
-"Oğlum ben hastayım, biraz yavaş!"
Şoför yine sorar:
-"Sen Pejo'yu biliyon mu?"
Amca ne bilsin Pejo’yu,
-"Hayır!" der.
-"O zaman susacan der" şoför..
Bu kez bir kadın seslenir;
-"Hamileyim! Lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürcem !!"
Şoför yine sorar:
-"Sen Pejo'yu biliyon mu?"
Kadın:
-"Yok!" der.
Şoför yine aynı cevabı verir..
Arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:
-"Yavaş git kardeşim, öldürcen bizi !!!"
Şoför yine sorar:
-"Sen Pejo'yu biliyon mu?"
Genç:
-"Biliyorum lan, ne olacak??" der.
Şoför:

-"O zaman çabuk söyle, bunun freni nerde?"...

Allah’ım bol ve boş konuşanlara da bir “Fren” nasip etsin…

Hoşça kalın…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgili Karıma...